24 Ağustos 2007

5574 sayili Turk Petrol Kanunu Hakkinda

5574 SAYILI TÜRK PETROL KANUNU HAKKINDA
TÜRKİYE PETROL JEOLOGLARI DERNEĞİ
GÖRÜŞLERİ

1954 yılında kabul edilen 6326 sayılı Petrol Kanunu geçmiş 52 yılda özellikle ülkemizin petrol ve gaz potansiyelini tespit etmek amacı ile yerli ve yabancı sermayenin petrol arama ve üretim faaliyetlerine ilgi duymasını sağlamak için bir çok değişikliğe uğramıştır. Bunların büyük bölümü aramayı teşvik edici nitelikler taşımaktadır. İki binli yıllara gelindiğinde Avrupa Birliği’ne aday ülkemizin mevzuatlarını AB normlarına uydurabilmek gayesi ile sürdürülen yasal düzenlemelerin son halkası olan Petrol Kanunu Tasarısı TBMM Genel Kurulunda 17.01.2007 tarihinde “Türk Petrol Kanunu” olarak kabul edilmiştir.


Kanun değişikliği önerisi genel gerekçesinde; “uygulamada kazanılan tecrübeler ve talepler ışığında, dünyadaki benzerlerine uygun olacak şekilde, yerli ve yabancı sermayenin petrol arama ve üretim faaliyetlerine daha fazla katılımını sağlamak için; işlemlerin sadeleşmesi, maliyetin azaltılması, yatırım indirimi ve vergi istisnası, transfer kolaylıkları gibi teşvik unsurlarını kapsayan arama ve işletme hak ve yükümlülüklerini günün koşullarına göre düzenleyen yeni bir düzenleme gerekliliği ortaya çıkmıştır” denilmektedir. Devamında ise “arama ve üretim yatırımlarının yerli ve yabancı yatırımcılar için rekabetçi, şeffaf ve istikrarlı bir ortam içerisinde yapılmasını, çalışmaların kanundaki amaçlar doğrultusunda hızlı, sürekli ve etkili bir şekilde sürdürülerek, ülkemiz petrol kaynaklarının biran önce değerlendirilmesini sağlamak amacıyla” bu yasal düzenlemenin yapıldığı ifade edilmektedir.

Genel olarak yasada devletin hükümranlık haklarından kaynaklana denetim ve sınırlamalarının kaldırıldığı, sektörde tam bir liberalizasyonun hedeflendiği, yabancı sermaye için avantajlı koşulların yaratıldığı ve arama-işletme hakları yerine daha çok üretim aşamasında teşviklerin abartıldığı görülmektedir. Yine Türk Petrol Kanunu ile “petrol ve gaz” Türkiye için stratejik olmaktan çıkarılmaktadır.





5574 sayılı Türk Petrol Kanunu ile;

1.6326 sayılı Kanunda bir petrol hakkının elde edilmesi için gerekli olan şartlar; Talebin Milli menfaatlere ve bu kanunun maksadına uygun bulunup bulunmadığı, evvelki faaliyetleri, tecrübesi, mali iktidarı ve müracaat sırası esas alınırken, 5574 sayılı Kanunda sadece başvurunun mevzuata uygun olması, başvuranın mali yeterliliği ve Kanunun amacını en kısa sürede yerine getirme özelliği aranmaktadır. 5574 sayılı Kanunla milli menfaatlerden, tecrübeden ve evvelki faaliyetlerinden vazgeçilmek suretiyle, stratejik öneme sahip olan petrol için herhangi bir şirketin dahi faliyette bulunmasının önü açılmıştır.
2.Yabancı devletlerin doğrudan ve dolaylı bir biçimde idaresinde etkili olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için, veya yabancı bir devlet namına hareket eden şahısların, petrol faaliyetlerinde bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları hükmü, bu yasadan çıkarılmıştır. Böylece stratejik öneme sahip bir konuda, yabancı devletlerin belirleyici olmasının önündeki engeller de kaldırılmıştır.
3.6326 sayılı Kanunda 1 Ocak 1980’ den önce bulunan petrolün tamamı, bu tarihten sonra bulunan petrolün ise karalarda % 65’i denizlerde %55’i ülke ihtiyacına ayrılma zorunluluğu varken, bugün kabul edilen yasa ile şirketlere ürettikleri tüm petrolü ihraç etme imkanı sağlanmıştır. Stratejik öneme sahip bir ürün olan petrolün olağanüstü durumlarda kullanımının devletin kontrolü dışına çıkarılması ülke güvenliği açısından risktir.
4.Yine Milli Menfaatler başlığı altında yer alan “Bakan, milli emniyet veya hakkaniyetin gerektirdiği veya israfı önlemenin emrettiği nispette, mevcut kuyulardan kafi miktarda petrol üretmelerini petrol hakkı sahiplerinden isteyebilir,” maddeside yeni yasadan çıkartılmıştır.
5.5574 sayılı Kanunla Petrol İşleri Genel Müdürlüğü görevleri artırılmış, arama ruhsatnamesi başvuru esaslar ve ruhsatlandırma usulü esasları Madde-16 da açılanmasına rağmen İdareye “petrol açısından potansiyel olarak tespit ettiği sahaları ilanla açık artırmaya çıkarıp arama ruhsatı verme” yetkisi verilmiştir ki, bu durum Madde-16 daki tanımlamaya tamamen uymamaktadır.
6.5574 sayılı Türk Petrol Kanunu ile daha önceki yasada 18 petrol bölgesine ayrılan Türkiye, Kara ve Deniz olmak üzere iki petrol bölgesine ayrılmakta Karalarda 50000 hektar olan ruhsat alanları 100.000 hektara, denizlerde ise tek bir bölge iken 1.000.000 hektarlık ruhsatlara ayrılmaktadır. Eski yasada bölge bazında ruhsat sayısı sınırlaması mevcut iken yeni yasada bu sınırlama kaldırılmıştır. Ruhsat büyüklüğüne sınırlama getirilirken, sayısına sınırlama getirilmemesi ruhsatlandırmada tekelleşmenin önünü açabilecektir. Ruhsatlardaki sondaj mükellefiyetleri kaldırılmış, süreler ise uzatılmıştır bu durum yasanın çıkarılış amacının aksine tekelleşmeye yol açabileceği gibi artırılması hedeflenen arama yatırımlarının durma noktasına gelmesine sebep olacaktır. Arama ruhsatı uzatımı eski yasada keşif yapılmasına bağlı iken yeni yasada petrol bulgusu yeterli görülmüştür. Uygulamada petrol bulgusu Güneydoğu Anadolu bölgesinde açılan her kuyuda gözlenebilen bir olgudur. Bu durumun ruhsat uzatımında kullanılabilmesi yine arama faaliyetlilerine sekte vuracaktır. Ayrıca, ilk 5 yıl içinde programda kuyu yükümlülüğü konulmaması da aramacılığın en önemli ayağı olan sondaj sayısının azalmasını doğurabilecektir.
7.5574 sayılı Türk Petrol Kanununda arama ruhsatı alımında şirketler için iş programına göre yapılacak yatırımın % 2 si kadar teminat verilmesi zorunluluğu getirilmiş, arama tarihçesi boyunca elde edilen ve açık bilgi haline gelen verilerin para ile satılması gibi Kanunun hazırlanış gerekçesi ile uyuşmayan yaptırımlarda yer almaktadır.
8.6326 sayılı yasada işletme ruhsatı alanı 25000 hektarla sınırlandırılırken, mevcut yeni yasada bu sınırlandırılmada kaldırılmıştır, yalnızca hektar başına 1.00 YTL gibi cüzi bir ücret alınması getirilmiştir. Bu durumda işletme ruhsatı alımında şirketlerin suistimalinin önü açılmıştır. Çünkü, işletme ruhsatları 30 yıllığına tahsis edilmekte ve 10’ar yıllık sürelerle uzatılabilmektedir(Bu süre dünya ortalamasında 20 yıl civarındadır). Sadece üretim sahası için değil etrafında yapılabilecek aramalar içinde ruhsat alanı geniş tutulmak istenebilir. Üretim ruhsatı alınmasını takiben 1 yıl içinde inkişaf kuyusu açma yükümlülüğü kaldırılmış, üretime 1 yıl gerekçesiz ara verilmesinde eski yasada işletme ruhsatı düşürülürken, yeni yasada bu süre iki yıla çıkarılmıştır.
9.Arama aşamasında yatırımcı şirketlere ek yükümlülükler ve mali yaptırımlar sağlanırken, üretim aşamasında şirketlere abartılı imtiyazlar sağlanmıştır. Devlet hissesi 6326 sayılı yasada %12,5 iken, 5574 sayılı yasada Kara ve Deniz alanları için ayrı ayrı olmak üzere abartılı indirimlere gidilmiştir. Öyle ki, Türkiye’de arama yatırımlarını tamamen durdurmuş, sadece eskiden bulunmuş sahaları işleten yabancı petrol şirketleri lehine %70 oranında indirimlere gidilmiştir. (2006 sonu itibarı ile devlet hissesi yıllık 170 Milyon YTL iken, yeni yasa ile 52 Milyon YTL’ ye düşmektedir. Devletin 118 Milyon YTL gelir kaybı oluşmuştur.) Yasa düzenlemesi esnasında yapılan bu indirimin yanı sıra yasanın yürürlülük tarihinden önce keşfedilen üretim sahalarında sağlanan indirimlerin arama yatırımlarına aktarılması zorunluluğu getirilmeli idi. Deniz alanlarında ise arama faaliyetlerinin henüz yeni başlamış olması, yüksek maliyetli ve yüksek teknolojiye gereksinim duyulmasından dolayı bu alanlarda, su derinliğine ve üretim miktarına göre yapılan devlet hissesi indirimleri makuldür. 5574 sayılı Türk Petrol Kanunu’na son anda TBMM Alt komisyonunda kara alanlarında alınan Devlet hissesinin % 50’sinin çıkarıldığı ilin özel idaresine aktarılması ilave edilmiştir.(16 Şubat 2007 günkü Komisyon toplantısında İl Özel İdarelerine aktarım kaldırılmıştır).
10.Türkiye’de çalıştırılacak yabancı personel, ilgili yasalara tabi olmadan serbestçe istihdam edilecektir.

11.Petrol işlemi için yurt dışından getirilen gemi ve personel Kabotaj Kanunu’ndan istisna tutulmaktadır. Bu madde ile Kabotaj Yasası işlevsiz hale getirilmektedir.
12.5574 sayılı Türk Petrol Yasası PİGM oldukça büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Bu nedenle kurumun teknik ve mali yönden güçlendirilmesi şarttır. Yasanın yürütme, onama ve denetleme ile görevlendirdiği kuruluş sektörde deneyim kazanmış uzman düzeyinde personelle takviye edilmelidir. Bu gün sektörde deneyim sahibi olmayan, mali yönden yetersiz şirketlere arama ruhsatnamesi verilmiş ise bu 6326 sayılı yasadaki boşluktan değil PİGM yasayı layıkiyle uygulamamasından kaynaklanmaktadır.

5574 sayılı Türk Petrol Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Petrol Şirketine milli menfaatlerin korunması kapsamında tanınan ayrıcalıklar tamamen kaldırılmıştır. Milli Petrol Şirketimizin bütçeden alacağı sınırlı kaynak ile yüksek maliyetli arama ve üretim faaliyetlerini sürdürmesi istenmektedir. Uluslararası dev petrol şirketleri entegre yapıları ile kendi ürünlerini pazarlamakta ve bunlardan elde ettikleri kaynakların bir bölümünü de arama ve üretim yatırımlarına aktarabilmektedirler. 6326 ve 6327 sayılı Kanunun mülga olması neticesinde TPAO’nun statüsü belirsiz hale gelmiş, 6326 sayılı Yasa’da TPAO’nun devlet görev tanımının da kaldırılması ile yeni bir yasa ile statüsünün belirlenmesi zaruri olmuştur.

Dünya petrol ve doğal gaz rezervlarinin % 75’i Orta Doğu, Avrupa, Rusya ve Orta Asya ülkelerinde bulunmaktadır. Türkiye gerek coğrafi gerekse jeopolitik konumu ile bu fırsatı değerlendirmeye mecburdur. Türkiye, kara alanları içinde bir Orta Doğu, bir Rusya gibi petrol zengini ülke değildir. Gelecekte de, olması mümkün görülmemektedir. Denizlerdeki potansiyelini ise henüz tespit etme aşamasındadır. Tüm bu faaliyetleri sürdürebilmesi, bulunduğu coğrafya da oluşabilecek fırsatları değerlendirebilmesi için mutlaka güçlü, bilgili ve deneyimli bir Milli Petrol Şirketi’ne sahip olmak zorundadır. Bu gün gelinen noktada ülkeler enerji arzını karşılamada ulusal sınırları ile yetinmeyip Dünya genelinde bu taleplerini karşılamak için yeri geldiğinde savaşı dahi göze alabilmektedirler.

Sektörde uzun yıllara varan deneyimlerimiz neticesinde saptamış olduğumuz çekincelerimizin Kanun ve Yönetmelikler kapsamında düzenlenmesi zaruridir.

Saygılarımızla,
Türkiye Petrol Jeologları Derneği
Yönetim Kurulu

Kaynak:www.tpjd.org.tr

18 Ağustos 2007

OKUMANIZI TAVSIYE EDIYORUM!

Türkiye'de petrol gerçeği: Jeolog Dr. Sezgin Aytuna / 1. Bölüm
Temur Melik

Petrol Jeologu ve Petrol Arama Danışmanı Dr. Sezgin Aytuna Anlatıyor - 1 bölüm

MUTLU: Sayın Aytuna, petrol aramalarında büyük deneyime sahip bir uzman ve petrol jeologu olarak tanınıyorsunuz. Türkiye’nin altında petrol denizi var diyenlere kzıdığınınızı da biliyorum. Yönetmenimiz Ültanır’ın hazırlayıp yaptığı ve 2002 Haziran ayında Dünya ENERJİ dergisinde yayınlanan, daha sonra İngilizce’ye çevrilerek ABD’de ilgililere dağıtılan, “ Türkiye’de Petrol Aramaları ve Türkiye’nin Petrol Potensiyeli” konulu bir panelde görüşlerinizi okudum.

Sayın Özer Altan bey de o panelin panelistleri arasındaymış. O panelde, denizlerin en bâkir yerler olduğunuz söylemiştiniz. O günden bugüne yeni aramalar, çalışmalar yapıldı. Şu anda Türkiye’nin petrol jeojisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AYTUNA: Eğer bunu petrol aramacılığı açısında soruyorsanız son derece zor, karmaşık bir yapıya
sahibiz.. Niçin karmaşık bir yapı? Çünkü, Türkiye’de ispatlanmış petrol olan yer Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. Bizim için başka yerlerde var ama ben bu bölgeye ağırlık veriyorum. Burası Arabistan plakası dediğimiz plakanın uzantısı ve sonu oluyor. Ve bu kuşak, Diyarbakır’ın kuzeyinden Antep’e doğru oradan da İskenderun’a doğru döner. Biz buna “Bindirme Kuşağı” diyoruz. Bunun güneyinde kalan kısım ve bizim Suriye-Irak sınırına kadar olan kısım Güneydoğu Anadolu Basenidir (Havza). Bu basen o kadar büyüktür ki, bu Suudi Arabistan’dan başlar Türkiye’ye kadar uzanır. Fakat maalesef İngilizler bunu bilerek ve kasten, sınırı öyle bir çizmişler ki bize jeolojik olarak, en karmaşık ve petrol ihtiva eden küçük yapılar kalmıştır. Tabi bunu o zaman, Atatürk nereden bilsin? Bilemez, teknik elemanı yoktu ve biz bu devirde bunun böyle olduğunu gayet iyi biliyoruz. Yapacak bir şey yok, elimizde olanı aramaya çalışıyoruz. Bu basen iki tane büyük tektonizma geçirmiş. Bir tanesi “Üst Kretase” zamanında bir tanesi de “Üst Miyosen” zamanında. Petrol Güneydoğu Anadolu’da, genellikle Üst Kretase dediğimiz yaşta oluşmuş olan “Mardin Kireçtaşları” içide bulunur. Bu bölgede % 50 şıkışma olmuştur yani biz ona “shortening” diyoruz. Yani tabakalar (yatay olarak) % 50 miktarda daralmış (sıkışmış) ve kıvrımlar meydana gelmiş bunun üzerine Miyosen’de bir kere daha tektonizma geçirmiş ve içindeki yapılar paramparça olmuştur bu yüzdendir ki Türkiye’deki (Güneydoğu Havzası) yapılar küçük küçüktür. Küçüklükten kastım 2 milyon varil maksimum 5-10 milyon varil net üretilebilir petrol içeren yapılarıdır. Ama bu durum, Kuzey Irak’ta, İran’da veya Arabistan’da minimum 500milyon varil ile 2milyar varillik yapılardır. Mesela Kerkük, dünyanın en büyük yapısıdır (10 milyar varil petrol);
150 km ye 10 km yani, 150x10km2 bir alandır. Bu yapı Türkiye ile mukayese edilirse; Türkiye’deki
sahalar onun için çok küçük bir yapılardır, yani 1- 2 milyon varillik sahalar. Onun için Türkiye’de petrol bulmak teknik olarak zor, yapılar çok küçük çünkü. Yani petrolün, Türkiye’de zor olmasının
nedenlerinden bir tanesi budur.

MUTLU: Soru::Kara ve Deniz alanlarını petrol potansiyeli açısından nasıl değerlendirirsiniz?
AYTUNA: Şimdi deniz alanları bana göre çok bâkir, özellikle Karadeniz. Karadeniz de biz ARCOTPAO olarak, ben o zaman ARCO Intenational Oil and Gas Company’de çalışıyordum, Batı
Karadeniz, Limanköy’de iki tane arama kuyusu açtık (Limanköy-1/2), denizin 850m su derinliğinde,
beklentimiz çok büyüktü!!. Beklentimizin büyük olmasının nedeni, ARCO’nun yaptığı hesaplara göre 3TCF, yani 80 milyar m3 gaz öngördük ama bu bir öngörüydü ve iki kuyu açtık bir şey çıkmadı. Bu işler böyledir. Şimdi Karadeniz’de bunun haricinde toplam 8-10 tane kuyu açılmıştır. Son olarak da BP, Doğu Karadeniz’de bir kuyu açtı. Orada da bir şey çıkmadı,150 milyon dolar bir para, gazete haberlerine göre gitti. Bizde ARCO zamanında Türkiye’de (1985-2000 arasında) toplam 70 milyon dolar harcadık.Yani petrol aramak çok pahalı bir şey. Ama Karadeniz’den ümitliyim, niye ümitliyim? Biz ARCO’da çalışırken TPAO ile beraber çok arazi gezisi yaptık, özellikle Zonguldak civarında, yüzeyde canlı petrol görüyoruz.Yani canlı petrol emaresi demek, yeraltından yüzeye çıkmış ve o bölgenin petrol ürettiğini veya hâla üretiyor olduğunu gösteriyor.....

MUTLU: Soru::Bir sızıntıdan mı söz ediyorsunuz?
AYTUNA: Evet sızıntılardan söz ediyorum.Karadaki sızıntılardan bahis ediyorum. Ama küçük küçük, o bize bir emare olduğunu gösteriyor. Karadeniz’de yine Zonguldak civarında çok güzel anakaya var.
Biliyorsunuz petrolün meydana gelmesi için önce 1) anakaya lazım, anakayadaki petrol, yeraltında
ısınınca (yani olgunlaşınca) basınçla sıkışacak ve (migrasyon) 2) göç edecek, bir yerde 3)
kapanlanacak, dolayısıyla orada bir 4) rezervuar kayada olması lazım, aynı zamanda onunda
üzerinde bir 5) örtü kayada olması lazım. Bunların hepsini biz yerbilimciler dışardan (yüzeyden)
indirekt yöntemlerle bulmaya çalışıyorsunuz: sismik gibi, jeolojik harita yapımı ve jeokimya gibi veya
daha önce açılan kuyu bilgileri gibi. Onun için bu bilgilerin bir arada geldiğini varsayıyoruz. Bu
bakımdan Karadeniz bâkir, açılan kuyularda gaz emaresi var fakat çok büyük bir keşif yapılmadı.
Karadeniz de yapılan sismik çalışmalarında, biz çok büyük yapılar görüyoruz. Yani yaptığımız
çalışmalarda çok büyük kapanlar var. Yani yapı, örneğin, 20kmx10km bunlar bizim için büyük yapıdır.

Yani test edilmesi gerekli kapanlardır. Yapı demek, biz ona teknik olarak antiklinal diyoruz.
Antiklinal bizim için bir yapı, eğer siz böyle bir yapıyı sismikte saptadıysanız ve etrafında/altındada
anakaya varsa, burada petrol olabilir tahminiyle kuyu açıyorsunuz.. Bir takım adamlar televizyona
çıkıyorlar, uzaydan petrol buluyorlar, palavra. Böyle bir şey olamaz. Uzaydan sadece petrol sızıntısını görebilirsiniz, zaten biz onların yerlerini Türkiye’de biliyoruz. Yeni bir sızıntı bizim için çok önemli bir bulgu ama bir şey ifade etmiyor. Sızıntının yanında kuyu açın yüzdeyüz kuru çıkar. Çünkü, o sızıntılar, direkt yeraltıdaki izdüşümünden gelmiyor ki. Petrol, yeraltından bir yerlerden geliyor. Bu sızıntı, faylar ve çatlaklar (eklemler) sayesinde değişik yönlerden geliyor.Yani sızıntının tam altında petrol olmayabilir ama o bölgenin petrol ürettiğini gösterir. Onun için Türkiye’de özellikle Karadenizde gaz ve petrol bakımından ümitliyiz. Ama kuyu açmadan hiç kimse bunu söyleyemez.

MUTLU: Soru::Sizce Türkiye’de büyük petrol kapanları bulunabilir mi?
AYTUNA: Hayır bulunamaz.Yani şöyle bulunamaz. Yanlış söylemeyeyim. Karada bildiğimiz çok büyük yapılar yok, Güneydoğu Anadolu dahil. Ama denizde durum daha farklı, mesela şu anda Orta
Karadenizde (Samsun’un 100km Kuzeyi) bir Androsof rift (yükseltisi) dediğimiz “Androsof”, bir Rus
tabiridir, bir yükselim var, yani bir yapı/kapan var, bu yapı çok büyük, çok çok, büyük belki 50kmx20km (?), belki dahada büyük bir yapı!.Bu yapıyı bugüne kadar kimse test etmedi. Çünkü su derinliği, 2000m. Şu anda TPAO, Petrobras ile (Brezilya Milli Petrol Şirketi) bir anlaşma imzaladı. Bu yapıyı inşallah 2008’de delecekler. O yapılardan ümitliyiz ama sadece ümitliyiz .Yani kimse baştan burada yüzdeyüz petrol var diyemez. Ama karada, çok test edilmiş yapılar var. Ama karadaki yapılar küçük, dediğim gibi 2-3 milyon varillik, küçük küçük sahalar. Jeolojik olarak, kara alanlarında ki yapılar küçük.

MUTLU: Soru::Türkiye’de petrol aramak ne kadar riskli?
AYTUNA: Bu Türkiye’de değil dünyanın her yerinde risklidir. Ama örneğin Türkiye’de genel kabul
görmüş kurallara göre petrol bulma şansı %10 dur.

MUTLU: Soru::İtalyan Eni Şirketi petrol bulma oranını % 60 lara kadar çıkarmış....
AYTUNA: Şimdi bu şansı şirket yükseltemez, o şirketin kuyu açtığı bölgeyle/ülkeyle ilgilidir. Örneğin,
benim Kuzey Irak’ta, petrol bulma şansım % 50 dir. Kuzey Irak’tan bahis ediyorum. Çünkü Kuzey
Irak’ta, ispatlanmış petrol kapanlar tarif edilmiştir. Ama Türkiye için aynı şeyi söylemek imkansız.
Türkiye için bu laf geçerli olamaz. Bu işin dünyada ortalaması %10 dur. Örneğin BP çok büyük bir
şirket, Doğu Karadeniz’e 150 milyon dolar para harcadı. Bir umudu vardı ve harcadı ama bir şey
çıkmadı. Yani Eni açısından, o da aynı hatayı yapar, hata değil de, o da bulamaz yani bu % 60 ülkeye göre değişir. Ama Libya’da % 50 doğrudur,Kuzey Irak’ta doğrudur,Türkiye’de doğru değildir.

MUTLU: Soru::Yeni çıkan petrol yasası ile ilgili bir MUTLU: Soru:m var.Devlet hissesi oranları % 2 ile % 12 arasında sınırlandırılmış.Siz bu oranları,bu risk faktörü ile birlikte nasıl
değerlendiriyorsunuz?
AYTUNA: Bence bu kanunun bazı olumlu ve olumsuz maddeleri var benim açımdan. Benim açımdan derken, bağımsız bir petrol jeoloğu olduğum için. TPAO’da çalışmadım, tamamen bağımsız çalıştığım için, ben başka bir gözle bakıyorum bu işe. Türkiye’de risk fazla, ama aynı zamanda petrol bulma şansımız yüksek olabilir. Onun için bu Royalty (devlet hissesi), düşürmek bence avantaj. Biz Güneydoğuda ARCO-TPAO Ortak Girişimi olarak, üç tane petrol sahası bulduk (1990) ve bunlar hâla üretiliyor. Bulduğumuz sahanın, daha petrol çıktığı an % 12’si devletin, bu kanun gereği idi. Ama bu kanunun değişmesinde bence yarar var. Bu kanunu Cumhurbaşkanı veto etti. Bence, asıl veto edecek
konu bu değildi. İl Özel İdareye pay vermek kısmı, yani Belediyelerle pay vermek kısmı büyük
sakıncaydı.Yani o zaman, örneğin, siz Rüzgar Enerjisi üretiyorsunuz Bandırma’da, belediyeye pay
verirsiniz, Zonguldak’ta kömür işletiyorsunuz, Belediye pay alacak, olur mu öyle şey! Veya Keban’da
Barajı yaptınız Elazığ Belediyesine pay vereceksiniz. O zaman Türkiye’nin bütünlüğü kaybolur. Ama
Royalty kısmı, bence doğru. Çünkü denizle karayı birbirinden ayırıyor. Denizde ki maliyet karanın 10
mislidir. Karada bir arama kuyusu 4milyon dolara açarsnız, denizde bu minimumu 40milyon dolar.
Şimdi bu riske göre de denizde, Royalty dediğimiz devlet hakkı % 50’ye düşüyor.Yani oranlar % 2’den başlıyor, doğru, ama bu ürettiğiniz rakama göre değişiyor. Örneğin 500 varile kadar %2, 500-2000 varil arası %4 ve 10,000 varilden fazlası %12, artan ölçekte devam ediyor ama Türkiye’de daha öyle saha yok.Türkiye’de bulunan, en büyük sahada ki petrol miktarını söyleyeyim:yani kuyu bazında bulacağınız petrol miktarı 400-500 varil/gün geçmez. Yani bulacağınız petrolün genel ortalamasıdır. O da ilk altı ay, ondan sonra su miktarı yükselir yani petrolle beraber su üretirsiniz, suyu tekrar yeraltına basarsınız o vakit ürettiğiniz petrol miktarı, net 100-150 varil/gün düşer.Türkiye’nin potansiyeli bu ama denizler için umutluyum. Ama bunu kuyu açıp görmek lazım. Amerikalıların bir lafı vardır “seeing is believing” “görmek inanmaktır”. Ben dünyanın en iyi petrol jeoloğu olup atıp tutarım, kuyuyu açmadan hepsi hikaye. İşte ARCO, 3TCF yani 80milyar metreküp gaz bekledi sıfır çıktı.Bu tamamen bir öngörüdür. Gazete beyanatlarında 150milyon varil petrol bulduk diye görüyorum.Kim diyor bunu! Önce kuyuyu aç, işte kuyu açıldı, bir şey çıkmadı. Ağzı olan kerkes konuşuyor. Ben nasıl kanser üzerine konuşamazsam ki dünyanın en tehlikeli hastalığı, petrolde öyle. Hastalık değil ama ihtiyaç, herkesin ihtiyacı var. Bu su gibi değil yani bunu bulmak o kadar uzun meşakkatli bir iş ki; bir kuyuyu, kuyu açma aşamasına yani bir ruhsatı alıp kuyu açma aşamasına gelmesi, minimum 4 yıldır. ARCO’dan örnek vereyim, Türkiye’de TPAO ile ortaklık yaptı ki bu ARCO için çok yerinde bir davranıştı.TPAO’dan dataları aldık fakat bunun karşılığı olarak ta TPAO nun o güne kadar yaptığı masrafların aynısını yapmak şartıyla aldık.Yani TPAO, o ruhsatlara 30milyon dolar masraf yaptıysa, ARCO önce 30milyon doları kendi cebinden arama için ödedi. Sonuçta biz Güneydoğu Anadoluda 3 tane keşif yaptık,

ARCO-TPAO ortaklığında... küçük küçük sahalardı. İlk keşif 1989 yılının Aralık ayında oldu. 2000
yılında ARCO satıldı o 10 yıldan toplam 13,5milyon varil petrol üretmişiz, ARCO (%20) -TPAO (%80)
olarak, bu hiç fena bir rakam değil.

MUTLU: Soru: Üst Kretase petrolden bahsettiniz,Suudi Arabistan Silüriyen petrolü ile
karşılaştırırmısınız?
AYTUNA: Evet, şimdi bazı petrol sahasında (yerine göre), üstü üste birkaç tane petrol ihtiva eden
tabakalar vardır. Güneydoğuda bu maalesef genelde bir tane ama Kuzey Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde genelde 3 tabaka vardır. Bir tanesi Paleozoik dediğimiz Silüriyen petrolü ki bu Paleozoik Türkiye’de 4000m derinliktedir. Üst Kretase dediğimiz petrol 2500-3000m derinliktedir. Birde Üst Miyosen’de bu maalesef Türkiye’de yok, Kuzey ırak’ta var, yani 3 seviyeden petrol alıyorsunuz.
Silüriyen petrolü bulmak için Güneydoğu’da, biz ARCO olarak aramalar yaptık. TPAO kendiside çok arama yapıyor, bu Paleozoik petrolünü, bulmak için. Bizim sıkıntımız; Güneydoğuda Paleozoyik Formasyonları (tabakaları) var, ana kayada var ancak rezervuarımız yok. Yani içinde petrolü hapisedecek haznetaşımız yok. Kumtaşı var ama porozitesi yok, içine sıvı giremiyor, girememiş zamanında, bütün problem o zaten. Örneğin biz ARCO-TPAO ortaklığında Ergani’de bir arama kuyusu açtık. Abdülaziz-1 diye, tam Ergani’nin kuzeyinde, Abdülaziz Dağında. Lice yolu üzerinde, en yüksek (derinlik olarak en sığ) Paleozoik birimleri orada yakaladık, 1200m de Silüriyen yaşlı Bedinan Kumtaşları. Bu çok güzel bir şey bunun altı hep Paleozoik Yaşlı birimler idi fakat içinde hidrokarbon birikmesine uygun porosite bulunmuyordu..

MUTLU: Soru:etrolün yüzeye çıkarılması nasıl olur?
AYTUNA: Petrol, süngerin nasıl suyu emmesi gibi taşın içinde bir şekilde migrasyon (göç) ile gelmiş ve kapanlanmış bir halde bulunur. Siz o petrolü almak için ne yapıyorsunuz, kuyu açıyorsunuz.

Oradaki basınç (formasyonda) genellikle 3000PSI yani 200 atmosferdir. Bu basınçla petrol, bazen
yüzeye kendi çıkar biz buna artezyen diyoruz. Ama biz genellikle pompa indiriyoruz. Pompayla bu
petrolü belli bir oranda çekersiniz. Belli bir oranla kastım çok çekerseniz çok su gelir. Çünkü Türkiye’de petroller su itimlidir. Petrolü iten mekanizma alt tarafta sudur. Bu su, Paleozoyik veya Kretase devrinden kalma çok eski sudur. Yağmur suyu falan değildir ve anormal derecede tuzludur. Bu su 50,000-100,000 ppm arasında tuz ihtiva eder. Bu su, basınçla beraber yüzeye doğru geldiği vakit siz yukarıda seperatör ile, suyu, petrolü ve gazı birbirinden ayrıştırıyorsunuz. Tekrar bu tuzlu suyu, birtakım yöntemlerle aynı formasyona basıyorsunuz, bu suretle hem basıncı koruyorsunuz hem de çevreyi kirletmiyorsunuz

Kaynanca:www.ekoenerjidergi.com

OKUMANIZI TAVSIYE EDIYORUM!

Türkiye'de petrol gerçeği: Jeolog Dr. Sezgin Aytuna / 2. Bölüm
Temur Melik

Petrol Jeologu ve Petrol Arama Danışmanı Dr. Sezgin Aytuna Anlatıyor

MUTLU: Soru: Bir petrol kuyusu açmanın maliyeti ve petrol bulma ihtimalini
değerlendirirmisiniz?
AYTUNA: Ortalama bir kuyu maliyeti 4milyon dolar, size bahsettim. Bir arama kuyusu, 4milyon dolar,bu sadece kuyunun çıplak maliyeti buna daha önce yaptığınız masraflar dahil değil, yani sismik vb. Yani diyelim ki 5 tane ruhsat aldınız, her bir ruhsat Türkiye’de şu anda 50,000 hektar (500km2) alanı kapsar. Burada minimum yapacağınız masraf 60-70milyon dolardır. Daha kuyu açmadınız, oraya gelemedik. Birde kuyu açtınız ve kuru çıktı, bu iş bu kadar. Türkiye’de petrol çıkması (bulunması) ihtimali %10 derim. Ruhsatına göre değişir tabi ki.
Üç adet kuyu tipi vardır; Bir tanesi arama kuyusu, tamamen “wildcat” denen (buna bazı gazetecilerin
tam tercüme yaparak “vahşi kedi” falan diyorlar)...Petrolcülükte “wildcat” demek, arama kuyusu
demektir. Hiç kuyu açılmayan bir yere gidiyorsunuz, kuyu açıyorsunuz. Örneğin şimdi Karadenizdeki Petrobras’ın açacağı kuyu, wildcatdir. Siz hiçbir ülkeye,hiçbir ruhsatta petrol yok diye girmezsiniz, hep umutla giriyorsunuz ama bulamayınca da bulamadım diyorsunuz.

MUTLU: Soru: Sizce Türkiye’nin jeolojisi yeterli bir şekilde çıkarılmış mı?Türkiye’de petrol var mı yok mu denilebiliyor mu? Mesela diyorsunuz ki Kuzey Irak’ta petrol var, Türkiye için
diyebiliyor musunuz?
AYTUNA: Güneydoğu’dan ben size şöyle bir örnek vereyim. Güneydoğuda şu anda çalışan 70 tane
petrol sahası var. Her sahada tahminen 5-6 tane kuyu olsun, 70 tane sahada toplam 400 adet üretim
yapan kuyu demek.Toplam üretim Türkiye’nin ne kadar? 50,000 varil/gün.Kuzey Irak’ta bir kuyudan
30,000 varil petrol üretiyorsunuz. Şimdi hangisi kârlı? 70 sahadan 50,000 varil mi kârlı yoksa bir
kuyudan 30,000 varil mi kârlı?

MUTLU: Soru: Peki biz niye üzülüyoruz yabancı şirketler Türkiye’ye gelmiyor diye?
AYTUNA: Gelmez işte, siz olsanız gelir misiniz? Adamların gelmesi için cazip bir şeyler yapmak lazım.

MUTLU: Soru: Ne yapmamız lazım?
AYTUNA: İşte royalty (devlet hissesi) düşürecektik, herkes çıktı konuşuyor, Türkiye satılıyor, vatan
hainleri falan, petrol öyle ucuz bir metâ değil ki öyle pat diye bulamıyorsunuz ki!

MUTLU: Soru: Sonuçta devlet hisselerini düşürsek bile olmayan petrolü aramak için şirketler
niye gelsin?
AYTUNA: Şimdi yabancı şirketler işe sadece petrol bakımından bakmıyor. Şimdi bunlar genellikle
borsaya endeksli halka açık şirketler. Diyor ki adam benim 10 ülkede arama faaliyetim var 11.ülke
olarak Türkiye’de aramaya girdim..Şimdi Türkiye, Irak’ın komşusu mu, Suriye’nin komşusu mu, o
anda hisse senetleri yükseliyor. Onların ikinci amaçları değişik ülkelere girerek hisse senetlerini
yükseltmek. Çünkü o diyor ki, satarken, ben Türkiye gibi riskli bir bölgeye girdim ama tam yanımda
Suriye sınırında çok iyi bir keşif oldu diyor. Sen diyorsun ki burada keşif varsa yakınında da keşif
olabilir. Bunlar hep biraz ekonomik. Şimdi bakın benim çalıştığım ARCO’nun, bir CEO’su vardı; Marlan Dawny. Bu çok meşhur bir petrol jeologudur. Amerika’da yaşar ve halen sağdır, şimdi 70 küsur yaşlarında. Adam derdi ki; “geology is a science, geophysics is a science but exploration is a
business”. Yani jeoloji bir bilimdir, jeofizik bir bilimdir ama arama bir iştir. Yani işten kasıt hangi şirketle nerede hangi anlaşmayı yapacaksınız? Şimdi Türkiye’de bu risk fazla onun için dünyanın hiçbir şirketi bunun içinde en büyükleri Yedi Kardeş “seven sisters” denen şirketler dahil tek başına kuyu açmaz.
Bakın BP ne yaptı? Her şeyi pişirdi etti, kuyu yerini belirledi kendine Chevron’u ortak aldı. Başka bir
şirketi ortak aldı, birde TPAO ile 50 % ortaklığı vardı.

MUTLU: Soru: Böyle büyük şirketlerin gittikleri ülkede o ülkenin milli petrol şirketleri ile ortaklık kurmak sureti ile bir strateji oluşturdukları söyleniyor siz ne düşünüyor sunuz?
AYTUNA: Hayır alakası yok, orada amaç riski paylaşmak, tamamen riski paylaşmak. Riski paylaşmak, petrolcülükte çok yapılan şeydir. Yani cengaver gibi tek başına bir ülkeye gitmeyeceksin, riski paylaşacaksın, çünkü petrol çıkacağını kimse sana garanti etmiyor. Çıkmayacağı da % 90. Onun için riski paylaşmak lazım. Onun için yabancı şirketlerle ortaklık yapmak lazım. Çünkü sizin bir hayat felsefeniz var ben sizin hayat felsefenizi değiştiremem, siz hayatı nasıl görüyorsanız öyle görürsünüz,
evlenirseniz belki eşiniz sizin hayat felsefenizi bakışınızı % 50 oranında değiştirebilir mi?
Şimdi bunu şirketlere getirelim;bir şirket Türkiye’de petrol arıyor 20 yıldan beri, nasıl bakıyor hayata
işte Üst Kretase petrol var, Paleozoikte petrol var hep aynı yöntemlerle aramaya çalışıyor. Bildiği
yöntemlerle daha doğrusu, öyle diyeyim. Başka bir şirket geldiği zaman diyor ki; ben başka bir yöntem deneyeceğim. Bu jeofizikte çok vardır, çeşitli yöntemler vardır. Ama öyle bir ortaklık yapmak lazım ki o şirket, karar verirken; benim yöntemim doğru olmayabilir, demesi de lazım. Hayır bu % 100 doğru dememesi lazım. ARCO, bu hatayı yaptı. Daha sonra ben El-Paso şirketinde çalışmaya başladım, onlarda aynı hatayı yaptı. Biz El-Paso olarak TPAO ortaklığında İskenderun’da denizde 3 tane kuru kuyu açtık. Bunun tek sebebi bu şirketin yani El-Paso’nun TPAO’daki jeolog ve jeofizikçileri dinlememesidir. Jeofizikte bir yöntem var, AVO “Amplitute Versus Offset”. Bu ne demek, siz sismikle bir reflection (yansıma) yarattığınız vakit dalga bir yere çarpıyor geri geliyor.O geri gelmesinin sebebi tamamen yoğunluk farkındandır. Ortam ne kadar fazla yoğunsa, sinyal o kadar çabuk geliyor, az yoğunsa az bir hızla geri geliyor. Buna sismik hız diyoruz, Yani internal velocity (tabaka içi hız) veya sismik hız öyle tabir edeyim. Şimdi bu yapılan hesaplamalarda biz orada yoğunluk 2,2gr/cm3 bir tabaka gördük. Yeraltında böyle bir düşük gr/cm3 olan tabaka ancak petrollü ve gazlı olabilir.

Yani mantıken, doğru çünkü taşların, özgülağırlığı 2,6-2,7gr/cm3. Yoğunluk 2,2gr/cm3 olunca demek ki burada porozite var, demek ki sıvı var. Sıvı ne, bilmiyoruz? Gazda olabilir, H2S (Hidrojensülfür) de olabilir, CO2 (karbondioksit) veya petrol olabilir. Bunu kuyu açmadan bilemezsiniz. Uyanık Amerikalılar dediki; bu kesin gaz, TPAO dedi ki; bizce bunlar kesin tuz, çünkü tuzun yoğunluğu 2,2-2,4gr/cm3 arasında değişiyor. El-Paso bu kuyuyu açmadan önce bana El-Paso’nun jeologları dedi ki; burada tuz var mı? Dedim ki; TPAO’nun kayıtlarına göre burada kesin tuz var, siz dedim dünyanın en büyük tuz madenini açacaksınız. Hayır dediler; biz burada AVO yaptık bu AVO’ da bütün yoğunluk 2.2gr/cm3.

İskenderun çevresinde açılan tuzların hepsinin yoğunluğu 2,4gr/cm3, yani biz buna anhidrit (CaSo4)
diyoruz. Fakat bunlar 3 tane kuyuda tuz kesti, dünyanın en büyük tuz madenini bulduk.Ne oldu? dedik,
bunlara;dediler ki; biz AVO da bir hata yaptık, 2,2gr/cm3 meğerse jipsmiş. Jips demek, CaSO4 +
2H20, bu iki molekül su demek basen soğuk ve ısınıp suyunu atamamış demek. Eğer yoğunluk
2,4gr/cm3 olsaydı belki o kuyuyu oraya açmayacaklardı o zaman tuz olduğu bilinecekti. Fakat bu
jipste, başka kuyularda çıkmayıp, bir tek o kuyuda çıktı.

Yani o kadar ince işler ki bunlar, bu konuda hiçbir uzman %100’lük bir garanti veremez. Hep
kafasında bir MUTLU: Soru: işareti vardır. “Ben böyle söylüyorum ama acaba böyle mi”, kuyu
açmadan petrol bulunmaz. Amerikalıların bir deyimi vardır “ seeing is beliving”, yani görmek
inanmaktır. Ben bunu petrol de için şöyle değiştirdim “drilling is believing” yani “ kuyu açmadan”
petrol bulunmaz, matkap petrolu değmedikçe petrol bulanmaz. Bunu bir tarafa yazın, kuyuyu
açmadan hepsi hikaye ama hikaye derken hepimiz bilimsel olarak ortaya bir şeyler koyuyoruz.Ortaya bir şeyler çıkartıyoruz. Öyle şapkayı atıp düştüğü yere kuyu açmıyoruz.

MUTLU: Soru: Güneydoğu Anadolu’dan güneye doğru bir petrol akıntısı var mı?
AYTUNA: Hayır yoktur. Ben Güneydoğuda çok çalıştım. Adıyaman’dan Diyarbakır’a gitmediğim köy
suyunu içmediğim çeşme kalmadı her köyü, her yolu, gayet iyi bilirim ve hiç de kaybolmadım.
Dağlardan Adıyaman’dan Diyarbakır’a giderdim. Şimdi orada gidiyoruz köylülere; beyim diyor;buraya
Amerikalılar geldi. Doğru gelmişler. Tokaris diye bir kuyu var.Tokaris-1 kuyusunu Esso (1960li yıllarda) açmış, Kahta’nın Doğusunda Siverek’e doğru bir saha . “Petrol buldular, kapattılar gittiler”. Şimdi petrol ararken siz sondaj çamuru kullanıyorsunuz bayağı bildiğiniz çamur, bunun yoğunluğu sudan fazladır yani 1,2-1,4gr/cm3 cıvarında. Bunun amacı yeraltında matkapla açtığınız kırıntıları yüzeye çıkarmaktır. Bunun içine zaman zaman takım sıkışmasın diye içine ham petrol katılır ve çamur rengi, simsiyah olur. Bu çamur değiştirilirken tanklarda simsiyahtır.Hasbel kader bir köylü buradan geçiyorsa ve boruların sökülmesi sırasında o siyah sular akıyor, işte petrol çıktı, diye düşünüyor köylü.

MUTLU: Soru: Her çıkan petrol ekonomik olabilir mi?
AYTUNA: Birde o var. Hayır, çıkmadığını farz edin siz..Petrol kanunu gereği, kuyunun belirli
seviyelerini yani 3000mlik kuyunun toplam 100 m.sini çimento tapa yaparsınız. En altı, ortayı , en üstü, birde en üstü metal bir plaka ile kapatırsınız. Bu niye? Çünkü kuyunun çapı ilk başlangıçta 30inç yani 70cm dir..Açık bırakırsanız ne olur? İçine insan düşer,at düşer her şey olur. Bunu çimentoyla kapatıyorsunuz, ilerde o kuyuya girmek isterseniz, çok rahat girersiniz.Bunların bütün kayıtları, Petrol İşleri Genel Müdürlüğünde verilir, öyle bu iş ucuz değil. Petrol İşlerinden izin alıyorsunuz, her ay rapor veriyorsunuz.

MUTLU: Soru: Kuyunun muhafaza boruları yerinde mi kalıyor?
AYTUNA: Muhafaza boruları çıkartılmaz. Muhafaza borularını çıkartamazsınız, çünkü onlar
çimentolanıyor. Çimentodan çıkarmak dünyanın en büyük masrafı, o boşluk kalıyor. O kuyuya yine
girebilirsiniz. Ama ilerde ne oldu? Tokaris ‘de dediğimiz sahada, TPAO tekrar bir kuyu açtı (Tokaris-2)
ve az bir petrol buldu 50 (?) varil cıvarında. Her şirketin beklentisi farklıdır. TPAO için 50 varil
ekonomik olabilir ama bir Amerikan şirketi için olmaz. ARCO zamanında bizim nitekim öyle oldu. Migo (Ergani), Ozan Sungurlu (Nemrut Dağı cıvarı) ve Cendere (Kahta) Sahalarında keşif yaptık. Ozan Sungurlu sahasının üretimi o zamanlar 4 kuyuda 200 varil/gün cıvarıda idi, dedik ki; bu kuyu bizim için ekonomik değil, buyurun sizin olsun. ARCO bütün bu kuyularda hakkını ve işletme ruhsatı TPAO’ya devir etti. Çünkü ekonomik değil, çıkarma masrafları, aşağı yukarı 7-8 dolara geliyor.

Çıkarılması pompa koyup, yüzey tesis kurup, boru hattı döşüyorsunuz. Çıkan petrolü suydan
ayrıştırıyorsunuz yani varili 8 dolara geliyor.O zamanda petrol fiyatı çok düşüktü biliyorsunuz 10
dolardı 2-3 dolar için değmiyordu.

MUTLU: Soru: Şimdi petrolün varili 50-60 dolar, o sahalar ekonomik olmadı mı?
AYTUNA: Şimdi petrol fiyatları arttığı için Türkiye cazip bir ülke olma şansını yakalayabilir. Ama siz
Petrol Kanuna böyle engeller koyarak tabi o “belediye kısmı” hariç yalnız o çok yanlış bir şey.O hariç ”bence diğerlerinde bana göre çok anormal bir durum yok. Birde diyorlar ki;Türkiye’yi sattınız. Eski kanunda, çıkan petrolün %35’inin Türkiye’de satılma şartı vardı. Şu anda TPAO Türkiye’de 30bin varil üretiyor, yabancı şirketler 20bin varil üretiyor. Yabancı şirketlerin çoğu özel sektör bunun yabancısı da var yerlisi de var. Bütün üretilen petrolü bunlar Türkiye’ye satıyorlar. Burada petrolde var, alıcıda. Sana uluslararası fiyatı veriyor. Türkiye her gün 800,000 varil petrolü dışardan alıyor. Bu hergün Türkiye’nin harcadığı döviz. Bari bunu Türkiye’den çıkarırsan belki TPAO ile ortaklık yaparsa hiç olmazsa daha farklı boyutlara gelir. Çünkü bu yabancı şirketlerin çok entresan bir durumları vardır. Örneğin buraya 1984’de Amaco geldi aynı anda Esso geldi aynı anda ARCO geldi. Ben Amerika’da çalıştım,hep aynı şeyi söylüyorlar “ya diyor buraya Amaco gittiğine göre bir bildiği var bende bu ülkeye gideyim”diyor. Şimdi Esso diyor ki;bunların ikisi gitti,bende bir gideyim.Bunlar hep böyledir.

MUTLU: Soru :Birini çekseniz diğerleri de peşinden mi gelir?
AYTUNA: Bakın bu çok mühim bir kelime, şimdi TPAO orada çok akıllılık etti. ARCO zamanında
keşif yaptık Ozan Sungurlu rahmetli, Adalet eski Bakanı Oltan Sungurlu’nun kardeşi olan TPAO
arama gurup başkanıydı.O kadar muhterem bir insandı ki ARCO’nun burada kalması için çok değişik yöntemler kullandı ve ARCO buradan gidiyordu, ofisler kapandı biz işten çıktık.Üç ay sonra öyle bir teklifle geldi ki ARCO gitmedi, ARCO’nun burada kalması diğer yabancı şirketleri umutlandırdı ve biz o zaman üç tane keşif yaptık.Yani yabancı ne kadar çok buraya gelirse,Türkiye’nin petrol arama şansı artar.Çünkü teknoloji farklı, yatırım olanakları farklı. Böyle Türkiye’de Türk şirketleri var; adam bir şirket kurmuş parası yok,gidiyorsunuz bir şirket olarak sana ortaklık yapalım, yapalım ama bana 500bin dolar hava parası vereceksin! ne parası bu? Hava parası, böyle petrolcülük olmaz. Petrolcülük senin yaptığın masrafların aynısını o şirketin karşılaması ondan sonra ki masrafları yarı yarıya bölüşmektir.

Petrolcülük böyle olur. Bu iş arsa spekülasyonu değil böyle şey yok petrolcülükte. Onun için yeni
kanun diyor ki; sen diyor bana bir program vereceksin, her yıl bir taahhütte bulunacaksın, diyelim ki
yapacağın sismik araştırma ne ise 500bin dolar, bunun % 2’ sini banka teminatı olarak vereceksin.
Bana öyle program vereceksin ki o program öyle 10bin-5bin dolarlık program değil. Her yılda o
programı uygulamazsan paranı yakarım, ruhsatını düşürürüm. Öyle al ruhsatı,5 sene müşteri bekle
yok böyle bir şey.

MUTLU: Soru::Yeni yasa ile TPAO nun etkinliği azalacak mı?
AYTUNA: Bence tam tersi. Niye? Şimdi Türkiye eski kanuna göre 18 tane petrol bölgesine, bakın
arkadaki harita gösteriyor. Her bir kutu bir petrol bölgesi, şimdi burada ki durum TPAO’nun ayrıcalığı her bölge için 12 tane ruhsat alma hakkı var. Yani 12 çarpı 50,000 hektar yani 600,000 hektar, 12 adet 20x25km2 boyutlarında bir alan. Her bir bölgede 12 tane, yabancı şirketlerin 8 tane idi. Şimdi bu kaldırılıyor diyorlar ki program ver bütün Türkiye’yi al. Şimdi TPAO çok ciddi bir şirket, devamlı arama yapan bir şirket. Onun için TPAO, Türkiye’de, bütün Güneydoğuda bu ruhsatların hepsine program verip bütün ruhsatları alabilir. Bunun ne mahsuru var, niye yabancılar niye bütün Türkiye’yi kapatsınlar? TPAO’da çalışan arkadaşlar Türkiye’nin Jeolojisini son derece iyi bilirler yani hangi bölgenin potansiyeli daha yüksek çok iyi bilirler. Bundan dolayı TPAO, kendine göre az riskli ruhsatları alır veya daha riskli saha ruhsatlarda yabancıyla ortaklık yapabilir. Yani hiçbir şirket aptal değil, bütün Türkiye 780,000 km2 kapatıp ruhsat alsın. Akıl yok mantık yok yani bu işte. Çünkü ruhsat aldığınız vakit bir taahhütte bulunacaksınız yeni kanuna göre, diyeceksiniz ki ben arama yapacağım ama şu kadar para harcayacağım şu yıl şunu harcayacağım harcamazsam paramı yakacaksın. Şimdi taahhüt falan yok ruhsatı alıyorsunuz, bekliyorsunuz müşteri gelsin. Böyle petrolcülük olmaz. Bir kişiden petrol şirketi olmaz. Türkiye’de öyle şirketler var.

MUTLU: Soru: Amerika’da bir ayda açılan kuyu sayısı Türkiye’de geçmişten günümüze açılan kuyu sayısından fazla mı?
AYTUNA: Doğru ama oradaki ispatlanmış potansiyel bizden farklı. Yani bizdeki yapılar küçük
küçük,dediğim gibi. Yani öyle bir saha cazip hale getireceksiniz, saha olarak getiremezsinizde, kanun olarak getireceksiniz. Bizim sahalar maalesef küçük yani bunun bugüne kadar bildiğimiz bilgilere göre 3,000 tane kuyu açılmış Güneydoğuda, işte bildiğimiz sahalar bu kadar büyük. En büyüğü Batı Raman, o da ağır petrol 12 gravite, dünyanın en büyük petrol sahası doğru, fakat petrolü çıkaramıyorsunuz ki (çok ağdalı, çok ağır hareket ediyor), 1,2milyar varil yerinde petrol var ama bu kadar ağır petrolü çıkaramadıktan sonra kime ne fayda..

MUTLU: Soru: Yoğunluğu fazla, yani ağır olduğu için mi çıkarılamıyor?
AYTUNA: Siz buraya hangi pompayı koyacaksınız ki 1200m yukarı çıkaracaksınız. Burada üretimi
arttırmak için karbondioksit bastılar, bir zamanlar günde 8000 varile çıktı.Ama artık o yöntemde
bitti.Türkiye’deki sıkıntı petrolün gravitesi bazı yerlerde 12 mesela Raman civarında, Kahta civarında
biraz kuzeye gittikçe gravite artıyor.Yani ne oluyor, 30 gravite oluyor Paleozoike inerseniz 36-40
gravite oluyor. Ama işte Paleozoikte de problem uygun rezervuar bulamıyorsunuz.
MUTLU: Soru:etrolün viskozitesi (akışkanlığı) önemli...
AYTUNA: Tabi önemli çünkü 7 varil petrol 1 tondur.Eğer gravitesi yükselirse, bu sefer 7 varil petrol
0.9ton oluyor.Yani yükte hafif pahada ağır.

Kaynakca:www.ekoenerjidergi.com

13 Ağustos 2007

Akaryakıt pıyasası devleşti!

Türkiye'de Akaryakıt Piyasası Ortalama Satış Büyüklüğü 2006 Yılında 40 Milyar 294 Milyon YTL'ye Yükseldi.

-Türkiye'de akaryakıt piyasası ortalama satış büyüklüğü 2006 yılında 40 milyar 294 milyon YTL'ye yükseldi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun, 2005-2006 Petrol Piyasası Raporu'na göre, 2006 sonu itibariyle satış büyüklüğü, motorinde 29 milyar 898 milyon, benzin türlerinde 7 milyar 920 milyon, fuel-oil türlerinde 2 milyar 474 milyon YTL oldu.

ANKARA (ANKA) - Türkiye'de akaryakıt piyasası ortalama satış büyüklüğü 2006 yılında 40 milyar 294 milyon YTL'ye yükseldi.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK), 2005-2006 Petrol Piyasası Raporu'na göre, akaryakıt piyasası ortalama satış büyüklüğü 2005 yılında 33 milyar 313 milyon, 2006 yılında 40 milyar 294 milyon YTL'ye yükseldi. 2006 sonu itibariyle satış büyüklüğü, motorin türlerinde 29 milyar 898 milyon, benzin türlerinde 7 milyar 920 milyon, fuel-oil türlerinde 2 milyar 474 milyon YTL oldu. EPDK'nın raporundaki saptamalar özetle şöyle:

-TÜRKİYE PETROL PİYASASINDA 16 BİN 500 AKTÖR VAR-

Türkiye'de Petrol Piyasası Kanunu ile kurulan yapıda, 2006 sonu itibariyle 16 bin 511 adet lisans verildi. Bunun 13 bin 775'i bayilik, 2 bin 384'ü taşıma, 42'si dağıtıcı, 69'u depolama, 118'i madeni yağ, 53'ü ihrakiye teslim, 7'si iletim, 4'ü rafinerici, 4'ü işleme, 55'i serbest kullanıcı lisanslarından oluştu.

2005 yılında Türkiye'de toplam rafinaj kapasitesinin yüzde 92'si kullanılarak 25.5 milyon ton ham petrol işlendi. 2006 yılında ise 27.6 milyon ton/yıl olan rafinaj kapasitesinin yüzde 94.9'u kullanılarak yaklaşık 26.2 milyon ton ham petrol işlendi.

Ham petrol ithalatı, 2006 yılında, bir yıl öncesine göre yüzde 2.88 artışla 24 milyon 61 bin 600 ton oldu. İhracat da yüzde 27.6 artışla 5 milyon 755 bin 212 ton olarak gerçekleşti.

2004 yılında lisansı verilen 8 bin 662 m3 depolama kapasitesi de dahil edildiği zaman, 2006 yılı sonu itibariyle depolama lisansı alan firmaların toplam depolama kapasitesi 3 milyon 930 bin 54 m3'e ulaştı.

2006 yılında dağıtıcı şirketlerin ithalatına bakıldığı zaman, ithalatın yüzde 56.9'unun Rusya'dan yapıldığı görüldü.

Yüzde 12.3'ü Romanya, yüzde 7.1'i Yunanistan'dan gerçekleştirildi.

2006 yılında dağıtıcı şirketlerin ürün bazında en yüksek ithalatı yüzde 77.6'lık payla motorin türlerinde yapıldı.

-DAĞITIMDA PETROL OFİSİ EGEMENLİĞİ-

Akaryakıt dağıtım şirketlerinin satışları 2006 yılında bir yıl önceye göre yüzde 0.3 azalarak 18 milyon 21 bin 332 ton oldu. Benzin türü satışları yüzde 4.1 azalarak 2 milyon 639 bin, motorin türü satışları yüzde 9.2 artarak 12 milyon 680 bin, fuel-oil türü satışları yüzde 27.1 azalarak 2 milyon 702 bin ton oldu.

2006 yılında dağıtım şirketlerinin çalıştığı bayi sayılarına bakıldığında; ilk sırada 3 bin 419 ile Petrol Ofisi yer aldı. Bu şirketi, bin 407 ile Opet, bin 185 ile Shell&Turcas izledi.

-90 BİN DENETİMDEN 88 BİNİNDE SORUN ÇIKMADI-

2006 yılında yapılan bayi denetim sonuçlarına göre, toplam 90 bin 841 denetimin 88 bin 400'ünde normal bulunma kararı çıktı. 248 adet yaptırım uygulandı, 2 bin 72 adet ikaz yapıldı, 121 kez de ödül verildi.

-DÜNYA PETROL REZERVİNİN 42 YILLIK ÖMRÜ KALDI-

2005 yılı sonunda dünyanın kesinleşmiş petrol rezervi 1293 milyar varil olarak belirlendi. Rezervlerin yüzde 62'si Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde toplanıyor.

Tüm rezervlerin yüzde 20'si ile Suudi Arabistan dünyanın en büyük rezervlerine sahip ülkesi konumunda bulunuyor. En büyük rezerve sahip 20 ülkenin yedisi Kuzey Afrika bölgesinde yer alıyor. Bunların içinde Kanada rezervleri en az işlenmiş ülke ve mevcut üretim düzeyini 200 yıl daha sürdürebilecek rezervlere sahip bulunuyor. Dünyanın kesinleşmiş petrol rezervi cari üretim düzeyini 42 yıl daha sürdürebilecek düzeyde.

-EN ÇOK ABD TÜKETİYOR-

2005 yılında küresel petrol talebi günlük 83.7 milyon varil, 2006 yılında ise 84.5 milyon varil düzeyinde gerçekleşti. ABD tek başına günlük 20.6 milyon varil ile en büyük petrol tüketicisi ülke konumunda bulunuyor. Dünya enerji talebinin yüzde 58.1'lik kısmı OECD ülkelerine, yaklaşık dörtte birlik kısmı ise sadece ABD'ye ait oluyor.

DÜNYA PETROL TALEBİ(milyon varil/gün)

Talep Payı(%)

2005 2006 2005 2006

OECD 49.6 49.1 59.3 58.1

ABD 20.8 20.6 24.9 24.4

AVRUPA 25.7 15.4 30.7 18.2

ÇİN 6.8 7.2 8.1 8.5

Dünya 83.7 84.5 100 100**/

2005 yılında gerçekleşen günlük ortalama 83.6 milyon varillik petrol üretiminin 35.5 milyon varili ve 2006 yılında gerçekleşen günlük ortalama 84.5 milyon varillik petrol üretiminin 35.2 milyon varili OPEC ülkeleri tarafından yapıldı. Dolayısıyla dünya petrol üretiminin yüzde 40'ından fazlası OPEC ülkeleri tarafından sağlandı.

DÜNYA PETROL ÜRETİMİ(milyon varil/gün)
Üretim Payı(%)

2005 2006 2005 2006

OPEC 35.5 35.2 42.5 41.7

S.Arabistan 9.5 9.1 11.4 10.8

İran 4.1 4 4.9 4.7

Venezuela 2.5 2.5 3.0 3.0

Nijerya 2.6 2.4 3.1 2.8

Dünya 83.6 84.5 100 100**/

Fiyatların dünyadaki gelişimine bakıldığında, ham petrol fiyatları, 2004 yılının ikinci yarısından itibaren 30 dolar/varil civarındaki seviyesinden hızlı bir yükseliş eğilimine girdi. 2005 yılı son çeyreğinde 60 dolar/varil düzeyinde bir duraklama gösterdikten sonra 2006 yılı temmuz ayında 75 dolar/varil civarına ulaştı.

Fiyatlardaki ani yükseliş dünya piyasalarında petrol fiyatlarının 100 dolar/varil seviyelerine kadar artarak dünyada yeniden bir petrol krizinin yaşanacağı endişelerini beraberinde getirdi. Ancak gerek ABD'deki yüksek petrol stoklarına, gerekse Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC'in petrol üretimini kısacağı şeklindeki endişelerin azalmasına paralel, fiyatlar 60 dolar/varil altına kadar gerilemeye başladı, 2006 yıl ortalamasında "Dated Brent" ham petrol fiyatı 65.14 dolar/ varil olarak gerçekleşti.(ANKA) (Ankara Haber Ajansı) 07.08.2007 13:03

PETROL ZIRVESI