26 Haziran 2007

Orta Asya:Rusya’nin Enerji ve Dogalgaz Politikasi

25 mayis 2007

Yakın zamanda Rusya başkanı Putin bir çok Orta Asya ülkeleri ziyaret ederek,o ülkelerin başkanlarıyla enerji ve doğalgaz konusunda iş birliği için bir çok anlaşma imzaladı.Özetle anlaşmalarda Hazar Denizi bölgesinde bulunan doğalgaz boru hattı genişleme ve Türmenistan gazı Rusya’ya nakli üzerinde duruluyor.Kazakistan ve Özbekistan’la imzalanan bazı anlaşmalar bölgesel enerji ve yakıt uretimi tesislerinde geliştirme ve modernizasyon konuları içeriyor.Rus uzmanlarına göre,bu anlaşmalar Moskova’ya enerjı kaynakların ihracatı üzerinde liderlik statüsünü korumasında yardımcı olacak ve ayrıca onların nakli icin Rusya’dan değil de,Güney Kafkasya ülkelerinden nakletmesine engel olacaktır.
Rusya,Kazakistan ve Türkmenistan başkanları uçlu bir anlaşma imzalayarak,önemli bir karar aldilar:Hazar Denizi bölgesinde yeni bir doğalgaz borusu inşat edilecek.Tahminen bu boru Hazar deniz kıyısının Türkmenistan,Kazakistan ve Rusya devlet toprklarindan gececek.Rus uzmanlarina göre,bu anlaşmalar Hazar bölgesinde Rusyanin eski konumunu yeniden ona kazandıracak ve Astana ve Ashabad sehirlerde bulunan başka yabanci firmalarin konumunu zayiflatip,onlarin bu bölgeden gimesini sağlayacak.

Orta Asya ve Kafkasya problemleri üzerinde uzman Aleksey Vashenko diyor ki,Orta Asya petrolu Azerbaycan üzerinden aktarmak Moskova icin karli değildir.Bu problem bir kaç önemli faktör taşiyor.Birincisi,bu borular,Bakü-Ceyhan,Bakü-Supsa,onlar ekonomik olarak elverişli değildir.Ancak,eğer onlara Kazakistan petrolü bağlanirsa elverişli olabilirler.Bugüne kadar ise bu boru hattlari kendilerinden beklenen karı sağlayamadılar.Putin ise Rus Federasyon enerji sektörünü girişimcilerin zarara uğramamalari için onların cıkarlarını korumaya çalısıyor.Ve Orta Asya ülkeleri ziyaretleri bu amaçla yapıyordur.Çünkü eğer Kazakistan petrolu ve Orta Asya gazi Türkmenistan’dan ilk olarak Hazar Denizi’nden,ordan da Turkiye’ye ve Bati Avrupa’ya gidecekse,bu kuşkusuz Rusya için büyük bir darbe olacaktir.Ve böylece Kavkasya bölgesinde Rusya’nin etkisi zayiflamiş olacaktir.Rusya devleti gibi, rus petrol girisimcileri de bundan zarar görecekler. Rusya Federasyon hükümeti tabiki bunun olmasını istemez ve onun icin şuan eski bir boru hattının reanimasyonu yanında bir de yeni bir boru hatti inşhatı için görüşmeler yapıyor.

Aleksey Vashenko’nun söyledigi gibi,Kazakistan ve Azerbaycan petrolu Ukrayna’ya aktarmasina Moskova karsidir.Burda en önemlisi,eğer Ukrayna Rusya’dan bağımsız olarak petrol almaya başlayacaksa,zamanla Rusya Doğu bölgelerinde ve Krım’de etkisinin kaybetmesine yol açaçak,özellikle de Sevastopol sehrinde,ki bu Kara Deniz’inde kendi filosunun barindirmasina engel olacaktır
.
Eski Sovyetler Birligi sınırları içeresinde olan topraklar Arastirma Merkzi Başkanı Aleksandr Karavaev diyor ki,enerji ve doğal gaz stratejileri Rusya dıs politikasinda önemli ağırlık kazanmaya başladi.Bu boru hattlarında yer alan çikarlari bir çok dev petrol firmaların,monopollerin,GAZPROMun ve Rusya’nin ilgisi uyandiriyor.Ve tabiki bütün bu politikalar ABD’de ve Avrupa Birligi’nde tepkilere ve reaksyona yol aciyor.
Ama Rusya’nin milletvekili Sergey Glazyev bu tür politikalarin dıs ilişkilerinde belirleyici faktör olarak görmüyor.
Sergey Glazyev diyor ki,bu tür büyük inşhatlarin politik arenaya çekmesine karşiyim.Tabiki bu hatlar önemlidir,ama onlardan bir koz yapmak bence doğru değildir..Eğer bizim gaza bir ihtiyac doğarsa,hatlar da olacak!Ve bu konuda kim ne derse desin!Türkiye gaz istedi,biz de Kara Denizin üzerinden bir hat döşedik,hatta bundan bir çok zarar görmemize rağmen...Ve Türkiye’yi de hiç durdurmadı ne Londra,ne Vashington,ne de Brüssel tuzaklari. Rusya’nin gazı her yerde lazim.Ve eğer Almanya’ya bizim gazı isteyecekse,Estonya istedigi kadar karşi çıksın,Baltik Denizinde de bir boru doşeriz.Ve Almanya da istiyor…Çünkü gaz ona lazim.

Orta Asya ve Guney Kafkasya uzmanı Aleksey Vashenko’nun görüsüne gore,Hazar Denizinde yapilacak yeni boru hatti,Azerbaycan ve Gurcistan icin kar getirecegi gibi,Rusya icin de zarar getirecek.O diyor ki,burda en önemlisi,eğer bu boru Gurcistandan ve daha ileri gidecekse,ozaman büyük rekabet doğacak,ve o rekabet de eski Sovyetler Cumhuriyetlerden gelecek.Onlar dünya pazarlarinda fiyatlarini düşürme yoluna gidebilecekler ve sonuç olarak Rusya’ya akan petrol ve gaz dollarlari azalacak.Ve şimdi Rusya petrol ve doğalgaz sektörünün modernasyon ve geliştirme için zaten büyük bir sermayeye ihtiyaç duyulduğundan,böyle bir durumla karşilaşmak hiç de hoş olmayacak.

Hazar Deniz Bölgesi Araştırma Fonu Başkanı Vafa Guluzade’nin söylediğine göre,artık geçti o zamanlar,nerde başkanlar kendi ülkenin enerji kaynaklarin kaderinin hakkinda tek başina karar alabiliyorlardi.Kazakistanda mesela çoktan Amerikan magnatlari oturuyor ve kararlari onlar alıyorlar.Ve Putin’in başkanlarla imzalanmiş olan bu anlaşmalarda muhakkak onlarin sözü geçerli olmuştur.Çünkü Türkmenistan istemiyor kendi enerji kaynaklari Rusya üzerinden nakletmek.Rusya bunun karşiliginda politik şartlar koşacak Türkmenistana.Ve şimdi de olduğu gibi,gazi en duşuk fiyattan alip,daha yüksek fiyatla satacak.Türkmenler ise istedigini alamayacaklar.Onlar icin Azerbaycan üzerinden gazi satmak daha karlıdır.
Kazakistan ve amerikan petrol sirketleri Oktau-Bakü petrol hattı üzerinde çok uzun sure düşünüyorlar.Ve Kazakistan petrolu çoktan Bakü-Ceyhun hattı borularda akıyor.Ben duşunmuyorum,Putin oylece gitmiş,görmüş ve kazanmış.Evet,o konuşmuş Nazarbaev’le,konuşmuş yeni Turkmenistan başkaniyla,onlar belki bir çok söz verdiler,ama gercekleştirmek bunlari okadar da kolay olmayacak.Ayrica dünyanin bütün projelerin lokomotivi Rusya değildir.Rusya koyamaz kendi kurallari ne ABD’ye,ne de Avrupa’ya.Çift standartlar.Rusya karsı Hazar Denizinde suyun altında hattın doşemesine,kendisi ise Kara Denizde “Mavi Akım”yapıyor,ve Baltik Denizinde hat doşemek istiyor vs vs…Rusya’nin yok böyle bir düymesi,ülkelerin ABD iş ortakliğindan vazgeçilecek olani.Rusya kendisi bati teknolojinin ithalatçisi durumunda ve bu teknoloji olmadan petrolu çikartamaz.Onun icin kendisi de bir çok amerikan şirketleriyle ortak calişiyor,Sahalinden başlayarak,Sibirya ve başka bölgelere kadar.
Rusya Imparatorlugunun karakteri-maddeci değil,daha çok idealisttir. Onun icin Rusya daima hayal etmek devam edecektir…

Kaynak:www.glazev.ru
24.05.2007
Hazirlayan:Maria Kaban

25 Haziran 2007

PUTİN'İN ÇANTASINDAKİ ENERJİ HARİTASI !

18.06.2007 Pazartesi 12:32

Rusya Büyükelçisi Ivanovskiy, İstanbul'da Putin'in yaklaşan ziyaretiyle ilgili temaslarda bulundu. Elçi "Putin, enerjide işbirliğini görüşmeye geliyor. İşadamı alacakları gibi konularla gelmeyin" mesajı verdi..

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye ziyaretinin kesinleşmesinin ortaya çıkmasından önce İstanbul'da temaslarda bulunan Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Vladimir Ivanovskiy'nin "Putin ekonomik konularda enerjiyi ilgilendiren stratejik gündemle geliyor. Türk-Rus enerji ortaklığı istiyoruz. Lütfen karşısına Türk işadamlarının alacak sorunu gibi konularla çıkılmasın" mesajı verdiği öğrenildi. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirvesi için 25 Haziran'da Türkiye'ye gelecek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ziyaretinin kesinleştiğinin açıklanmasından önce Türkiye'de görevli Rus diplomatların ekonomik konulara ilişkin gündem belirleme toplantıları başladı. Putin ve heyetinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapması planlanan özel görüşmelerin ekonomi ayağı için enerji işbirliğine özellikle dikkat çekiliyor. Edinilen bilgiye göre Rusya Büyükelçisi Ivanovskiy, geçtiğimiz hafta İstanbul'a gelerek çeşitli temaslarda bulundu. İstanbul'da Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ile de biraraya gelen Ivanovskiy, ziyaretin ekonomi kısmıyla ilgili önemli ipuçları verdi. Beklenildiği gibi enerji konularının önemli bir gündem maddesi olacağını anlatan Ivanovskiy, ziyaretin iki ülke arasında enerjide stratejik ortaklığın önünü açacak bir zemin için kullanılmasının Rus tarafında arzulandığını kaydetti. Orta Asya'nın petrol ve özellikle doğalgaz kaynaklarının Avrupa piyasalarına taşınmasında iki ülkenin ortaklaşa hareket etmesinin önemini vurgulayan Ivanov'un şunları söylediği bildirildi: "Rusya'nın kaynaklarıyla birlikte Orta Asya'nın da doğalgaz kaynaklarını toplarsanız, Avrupa'nın ihtiyacını karşılamayacağını göreceksiniz. Bize göre Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan'ın Avrupa'ya kendi başlarına sunabileceği doğalgaz miktarı 5 milyar metreküpü geçemeyecek. Enerjide transit ülke olmak istiyorsunuz, bunu beraber yapmanın yolunu araştıralım. Devlet Başkanı Putin, bu konuya büyük önem veriyor." Putin'in ekonomik gündeminde Avrupa'ya enerji arzında işbirliğinin önemli yer tuttuğunu görüşmesinde vurgulayan Ivanovskiy, Türk - Rus görüşmelerinde sıkça gündeme gelen bazı konuların "es geçilmesinin" resmi kanallara iletilmesini istediği kaydedildi. Buna göre Türk şirketleri ve işadamlarının alacak konuları, gümrük kapıları, nakliyecilerin yaşadığı sorunlar ve inşaat şirketlerinden dolayı sıkça gündeme gelen alacak taleplerinin Putin'in Türkiye ziyaretinde gündeme getirilmesinin arzulanmadığı DEİK'te yapılan görüşmede aktarıldı.

RUSYA BÜYÜK OYNUYOR
Geçtiğimiz yıl alacak tartışmaları nedeniyle Ukrayna'ya akışı keserek Avrupa'ya doğalgaz arzını ciddi biçimde düşüren Rusya, bu kıtanın önde gelen enerji tedarikçisi olmak için büyük adımlar atıyor. Sovyet döneminde kurduğu altyapı sayesinde Doğu Avrupa'ya boru hatlarıyla doğalgaz ve petrol ulaştırabilen Rusya, son 15 yılda yapılan ek yatırımlarla başta Almanya olmak üzere büyük Avrupa ekonomilerinin göz ardı edemeyeceği enerji tedarikçisi oldu.

Heyet büyüdü 45 oda arıyorlar

PUTİN'İN Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Zirvesi için İstanbul'a gelmesi geçtiğimiz hafta kesinleşti. Zirveye katılacak Rus Heyeti'nin sayısı da doğal olarak arttı. Bu da Türkiye'deki Rus Misyonu'nun acilen yer aramaya başlamısına neden oldu. KEİ, 25 - 26 Haziran'da yapılacak. Aynı tarihlerde İstanbul'da CERA'nın Enerji Zirvesi yapılıyor. OECD'nin de İstatistik Zirvesi nedeniyle otellerde yer sorunu yaşanıyor. Türkiye'ye Putin ile birlikte gelecek Rus heyetinin aynı otelde 45 oda arayaşında olduğu ama bulmakta sorun yaşadığı belirtiliyor.


Burgaz - Dedeağaç hattıyla Rusya iki yeni ortak buldu

TÜRKİYE'NİN Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı'na her zaman mesafeli duran Rusya, Samsun- Ceyhan'ın da ortaya çıkmasıyla birlikte karşı adımını attı. Bulgaristan'da Burgaz ile Yunanistan'da Dedeağaç arasında petrol boru hattı inşası için 15 Mart'ta iki ülkeyle anlaşma imzalayan Rusya, hattın yüzde 51'inin sahibi olacak. Rus Parlamentosu'nun geçtiğimiz ay onayladığı anlaşmaya göre boru hattından başlangıçta yılda 35 milyon ton petrol taşınacak. Samsun - Ceyhan için Kazak petrolünü taşımak için girişimler devam ediyor. Ancak Rusya, kendi kaynakları nedeniyle Burgaz - Dedeağaç için arz sıkıntısı yaşamıyor.

Kazaklar ve Türkmenler ile anlaşma Nabucco'ya rakip

RUSYA, Avrupa'ya doğalgaz arzında kendisinin önünü kesecek Nabucco'yu zayıflatmak için girişimlerde bulunuyor. Nabucco, Orta Asya ve Hazar Havzası doğalgazının Türkiye üzerinden Balkanlar'dan geçirerek Avrupa'yı taşımayı hedefliyor. Rusya, Nabucco'nun önünü kesecek önemli bir adımı da yine mayıs ayında attı. Kazakistan ve Türkmenistan, mayısta Rusya ile doğalgaz anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmaya göre 2014 yılında Rusya, iki ülkeden toplam 90 milyar metreküp gaz alabilecek. Kapasitesi artırılacak ve inşa edilecek yeni boru hatlarıyla da Batı'ya pazarlamasını üstlenecek. Böylelikle Nabucco'nun doğalgaz kaynağını da zayıflatmış olacak.

Baltık'ı da by-pass edecek

Rusya'nın Türkiye'yi doğrudan ilgilendirmeyen ama dolaylı olarak enerji köprüsü olmasının önünde risk oluşturan en önemli projesi de Nord Stream Doğalgaz Boru Hattı olarak anılıyor. Tamamı Baltık Denizi'nin tabanında inşa edilecek 917 kilometrelik boru hattıyla Rusya, Avrupa'ya gaz sevkinde Ukrayna, Polonya ve Baltık Cumhuriyetleri'ni by-pass edecek. Hat doğrudan Almanya'ya bağlanacak. İnşası devam eden hattın yıllık kapasitesi 27.5 milyar metrekü

Not:haritayi gorebilmek icin blogun GRAFIKLER VE HARITALAR bolumune bakin(en asagada)

Kaynak: SABAH

PETROL KANUNU ÜZERİNE

AB mevzuatına uyum adı altında çıkarılan Yeni Petrol Kanunu ile, kamu yararından vazgeçilip uluslararası şirketler lehine yeni düzenlemeler getirilmiş kamu adına petrol arama ve üretim faaliyetlerini yürüten Türkiye Petrolleri A.O.‘nın özelleştirilmesinin önü açılmıştır.

Yasa, Cumhurbaşkanı tarafından 4 maddesinin yeniden görüşülmesi istemi ile TBMM‘ye iade edilmiş, Enerji, Sanayi, Maden ve Teknoloji Komisyonunda görüşülen yasadaki; üretilen ham petrol üzerinden alınan devlet hissesinden İl özel idarelerine pay ayrılmasını öngören kısmın çıkarılarak, diğer maddeler olduğu gibi kabul edilmiş ve TBMM Genel Kurul gündemine alınmıştır.

PETROL KANUNU ÜZERİNE

21 inci Yüzyıl‘ın enerji haritasının kanla çizildiği günümüzde, ülkemiz ne yazık ki büyük bir aymazlık içerisinde, enerji politikasızlığı batağına gömülmeyi sürdürmektedir. Dünya enerji haritasında söz sahibi olmanın koşulunun, denetimi altında tutabileceği rezervler ile pazara ulaşım koridorlarının kontrolü olduğunun bilincinde olan emperyalist ülkeler, bunun gerçekleşmesi için çıkarttıkları iki dünya savaşına, her gün bir yenisini eklemekte, kan dökmekte bir an bile tereddüt etmemektedirler.

21 inci Yüzyıl enerji haritaları, sadece Pentagon‘larda değil, IMF‘de, Dünya Bankası‘nda, Avrupa Birliği komisyonlarında çizilmekte ve hayata geçirilmektedir.

Ya kan ve işgallerle ya da yasayla hegemonyalarını kurdukları ülkeler, 21 inci Yüzyıl enerji haritaları üzerinde ele geçirilmiş, fethedilmiş rezervler, ya da sorunsuz dağıtım noktaları, serbest geçiş alanları olarak yerlerini almaktadırlar.

Petrol Kanunu‘nda yapılmak istenen değişiklikler de, Avrupa Birliği‘ne mevzuat uyumu ve Dünya Bankasının dayatmaları çerçevesinde, tüm enerji alanlarında ve petrol sektöründen kamu kuruluşlarının süreç içinde çekilerek, bu alanın ulusötesi şirketlere bırakılması düzenlemelerinin son parçasıdır.

1984 yılında TEK dışındaki yerli ve yabancı şirketlere elektrik üretim, iletim, dağıtım ve ticaret izni verilip kamu tekeli kırılarak başlatılan enerji yatırımlarının özelleştirilmesi süreci, elektrik santrallerin işletme haklarının devredilmesi ile devam etmiş, 1993 yılında TEK‘in bölünmesi ile süreç hızlandırılmıştır.

Elektrik, doğal gaz ve petrol sektörlerinin tamamen piyasa koşullarına terk edecek yasal düzenlemelere devam edilerek, 2001 yılında Elektrik Piyasası Kanunu, aynı yıl Doğal Gaz Piyasası, 2003 de Petrol Piyasası Kanunları ile 2005 de de LPG Piyasası kanunları çıkarılmıştır. Enerji alanındaki son yasal düzenleme olan Petrol Kanunu ile de bu süreç tamamlanmış olacaktır.

Bu gelişmeler sonucunda, doğal gaz ve elektrik dağıtımının özelleştirmeleri başlatılmış, PETKİM, DİTAŞ, TÜPRAŞ, POAŞ özelleştirilmiş, BOTAŞ‘ın 2009 yılına kadar özelleştirme kapsamında yapılandırılması kararlaştırılmıştır.

Petrol Kanunu ile de, enerji alanında kalan son kamu kuruluşu olan Türkiye Petrolleri A.O.‘nın (TPAO) özelleştirilmesinin önü açılmıştır.

Petrol Kanunu‘nun gündeme geldiği bu dönemde konuyu ideolojik saldırı özünden kopararak, "milli menfaatler" boyutu ile sınırlandırmak anlayışına girmek bütünü görmezden gelmeyi getirecektir. Soldan en sağa kadar yasaya karşı çıkıştaki ayrılık da; değerlendirme açısının darlığına veya genişliğine göre tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır.

Konu Odamız açısından; politik özünü de vurgulayan temelde, özelleştirmenin gündeme getirilmesi, kamu yararından vazgeçilmesi, ulusötesi şirketlere teşvik adı altında bir dizi kolaylıklar sağlanması, (bu gün için yaratılan gelirlerin kullanılması eleştirisi saklı kalmak kaydıyla) üretimden elde edilen gelirlerden büyük oranda vaz geçilmesi somutlaması üzerinden değerlendirilerek gündeme getirilmiştir.

Getirilen yasaya tepkiyi, salt siyasal iktidara bir tepki sığlına indirgemek ne kadar yanlış ise; konuyu 39 milyon ton olan çok sınırlı ham petrol rezervlerimiz ile tüketimin ancak %7 sini karşılayan yıllık 2.2 milyon tonluk düşük üretim ile olmayan kaynağın tartışması eksenine çekmekte o derecede yanlış olacaktır.

Yer altı kaynaklarımızın halkımızın olduğu ilkesiyle hareket ederek, yetersiz de olsa kaynaklarımızın sermayeye değil, kamu yararına uygun olarak kamu kuruluşlarımız eliyle değerlendirilmesini esas almayan düzenlemeleri savunmak mümkün değildir.

TMMOB
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

Dünya’da Petrol Rezervlerinin Dağılımı

1980 yılından bu yana, net petrol rezervleri yüzde60 ve doğal gaz rezervleri yüzde 109 artmıştır. Bu artışın büyük kısmı, 1980’li yıllarda OPEC (Petrol İhracatçısı Ülkeler Teşkilatı- Organization of the Petroleum Exporting Countries) üyesi ülkelerde gerçekleşen keşiflerden gelmektedir. 11 trilyon varilin üzerinde olan dünya üzerindeki petrol rezervlerinin yüzde 78’i OPEC ülkelerinde, yüzde 16’sı ise OPEC üyesi olmayan ülkelerde (eski Sovyetler Birliği ülkeleri hariç) yer almaktadır. OECD ülkelerinde yer alan petrol rezervleri yüzde 8’lik bir paya tekabül etmektedir.

Dünya üzerindeki petrol rezervlerinin yüzde 65,3’ü Orta Doğu bölgesinde bulunmaktadır. Suudi Arabistan tek başına rezervlerin yüzde 25’ine sahip bulunmakta ve onu yüzde 11’lik bir payla Irak, yüzde 9’arlık paylarla Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve İran izlemektedir. Bölgenin rezervleri 1980’li yıllarda büyük artış göstermiş, daha sonra 1990’lı yıllarda Irak rezervlerindeki 12,5 ve Katar rezervlerindeki 9,5 milyar varil artışın dışında genel olarak sabit kalmış veya azalmıştır. Orta Doğu’dan sonra rezervlerdeki en büyük pay yüzde 9,1 ile Güney ve Orta Amerika Bölgesine aittir. Bu bölgenin aslan payı, 1981’den 2001’e gelindiğinde rezervleri neredeyse 4 katına ulaşan Venezuella’ya düşmektedir.

Libya, Nijerya ve Cezayir başta olmak üzere Afrika, petrol rezervlerinin yüzde 7,3’üne sahiptir. Toplam rezervlerin yüzde 6,2’si eski Sovyet Bloku ülkelerinde bulunmakta, bunların da yüzde 74’ü Rusya’da yer almaktadır. ABD, Meksika ve Kanada’da da önemli petrol rezervleri bulunmaktadır. Meksika, OPEC üyesi olmayan önemli bir petrol üreticisi konumundadır. Kaynakların yoğun kullanımı sonucu, Meksika rezervleri özellikle 1990’lı yıllarda yüzde 45 oranında (23 milyar varil) azalmıştır. Rezerv rakamları ancak miktarı kesinleşen ve yerden çıkarılması ekonomik bulunan petrol içindir. Bu rakamlar, jeolojik araştırmalar ve petrol arama ve çıkarma alanında gerçekleşecek teknolojik gelişmelerle değişmeye açıktır. Arama amaçlı bir sondaj kuyusu açılıncaya değin petrolün varlığı kesin olarak bilinemez. Sondaj, karmaşık ve genellikle riskli bir işlem olduğu için sadece beklenen getirisi yeterince yüksek alanlar araştırmaya açılır. Petrol jeologları, petrolün içinde toplandığı yapıları arayıp bulmakla, sondaj mühendisine kuyu açacak bir yer tespit etmekle görevlidir. Petrol kapanlarının yerüstünde, jeolojik yöntemlerle tespiti, her zaman mümkün olmaz. Bu durumda, jeofizik biliminden yararlanmak gerekir. Ancak, hiçbir jeofizik aleti veya metodu, yerin derinliklerindeki petrolü doğrudan doğruya tespit edemez. Sadece petrolün içinde bulunması ihtimali olan kapanları tayin edebilir. Jeofizik biliminin son yıllarda yaygın olarak kullanılan yöntemleri arasında sismik, gravite ve elektrik yöntemleri sayılabilir.

Yeni rezerv arayışları, teknolojik ve ekonomik gelişmelere paralel olarak hız kazanmaktadır. Rusya’nın doğu sahilindeki Sakalin Adası’nda, Kuzey Denizi’nde ve Hazar Denizi’nin Rusya kesiminde büyük petrol rezervleri bulunması beklenmektedir. Ayrıca Kazakistan’ın Kaşagan yöresinde 22 milyar varil petrol kapasitesi tahmin edilmektedir. Sovyetler Birliği’nden ayrılan diğer ülkelerde de Hazar Denizi tabanında yapılacak araştırmalar sonucu Kuzey Denizi’nde bulunması beklenene eşdeğer oranda rezerve ulaşılacağı sanılmaktadır. Türkiye de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) aracılığıyla aktif olarak Kazakistan, Azerbaycan ve Libya’da petrol arama faaliyetlerine katılmakta; Türkmenistan, Irak ve Suriye ile faaliyetlerde bulunmak üzere temaslarını sürdürmektedir. Öte yandan, halen 113 milyar varillik petrol rezervi olan Irak’ta petrol rezerv araştırmaları İran - Irak Savaşı’ndan ve Körfez Savaşı’ndan dolayı yapılmamıştır. Ülkedeki petrol rezervlerinin büyük kısmının hiç araştırılmamış Batı Çölünde olması, uzmanlara rezervlerin 220 milyar varilin çok daha üzerine çıkabileceğini düşündürmekte ve Irak’ın petrol rezervlerinin ABD’nin 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak boyutta olduğu hesaplanmaktadır. Iraklı yetkililer ise, Irak’taki tüm petrol kaynaklarının işletilmesi halinde, rezervlerin 300 milyar varili bile aşabileceğini belirtmektedir.

Kaynak: Yaratım İçerik İletişim
(Bu Yazı T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar Ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı “Dünyada Ve Türkiye’de Petrol” adlı kitaptan derlenmiştir

II. Abdulhamid'in petrol haritasi cikti

Sultan Abdülhamid’in, hazırlattığı bir harita ile Güneydoğu’nun neredeyse tamamındaki yüksek ölçekteki petrol rezervini saptadığı belirlendi. Başmühendisin notu çarpıcı:

Haftalık haber dergisi Aksiyon’un bu haftaki sayısında yer alan habere göre Sultan II. Abdülhamid özellikle 1800′ün son çeyreğinde tüm dünyada gündeme gelen ve stratejik bir maden olduğu kabul edilen petrol için büyük çaba harcadı. Yetişmiş jeoloji ve maden mühendisi olmaması Devlet-i Aliye’nin elini kolunu bağlıyordu. Ancak uğruna savaşların çıkartılacağı, yeni bir dünya düzeninin oluşturulacağı petrolün ehemmiyetini anlayan Abdülhamid sıkıntıları kendi fedakarlıkları ile aştı.

Hazine-i Hassa’dan, yani padişahın şahsi malından ödenek çıkartılarak geniş kapsamlı bir petrol rezervi çalışmasına girildi. Sultan’ın kendi parasıyla yaptırdığı çalışmada yabancı ve yerli mühendisler yer aldı. Musul ve Bağdat havalisinde, Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol taraması yapıldı. Alman maden mühendisi Paul Groskoph ve Habip Necip Efendi yönetimindeki araştırma ekibi çalışmalarını 22 Ekim 1901′de Sultan II. Abdülhamid’e sundular.

Bu zamana kadar söylenen ancak mahiyeti hakkında bir bilginin bulunmadığı "Sultan’ın petrol haritası" sadece Güneydoğu’da değil, Hakkâri ve Bitlis gibi illerde de petrol bulunabileceğini öngörüyor. Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca önemli petrol rezervleri tespit etmiş. Heyetin başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, takip ettikleri güzergâhı da detaylı bir biçimde anlatıyor. Petrol havzasını dolaşan Paul, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervlerinin bulunduğunu belirtiyor. Dicle Nehri kıyısındaki noktalarda yeterli araştırmayı yükselen sulardan dolayı yapamadıklarını da raporuna ilave eden Paul, nehrin kıyısı dışında, Dicle’nin kıyı şeridi boyunca uzayıp giden yüksek dağlarda da petrol bulunduğunu kaydetmiş. Yine de o dönemin teknik imkanları açısından 900 metre yükseklikteki bu dağlardan petrolün çıkarılması ve nakliyatının zor olacağını eklemeyi unutmamış raporuna.

Güneydoğu Anadolu’nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu’nun bir kısmını kapsayan petrol haritasında Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı etrafı, Habur, Fındık, Cizre, Habur Çayı etrafı, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkâri (Çölemerik)’de önemli petrol yataklarının bulunduğu kaydediliyor.

HARİTA İLK KEZ YAYIMLANIYOR

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çalışmalarını tamamlayan heyet daha sonra bugün Irak sınırları içinde kalan merkezlerde petrol taramasına devam ediyor. Kerkük, Babagürgür, Zaho, Süleymaniye, Bağdat, Musul ve Altınköprü’deki petrol noktaları kilometre ve yerleşim yerlerine göre yön tayini yapılarak kayıt altına alınıyor. Raporda Kerkük ve şehre 15 kilometre uzaklıktaki Babagürgür bölgesinde yoğun miktarda petrol rezervinin bulunduğu belirtiliyor. Babagürgür bölgesinin II. Abdülhamid’in şahsî malı olduğu, ve bu topraklarda Türkiye’deki Nefçi ve Doğramacı ailesinin pay sahibi olduğu biliniyor. Ekip yaptığı tetkikler sonucunda en kaliteli petrolün Bağdat yakınlarındaki El-Kayra ile Mendel’de olduğu sonucuna da varıyor.

Ulaşımın Dicle’de sal üstünde, karada da at ve eşek sırtında yapıldığı bir dönemde aylarca süren bir çalışma sonunda Başmühendis Paul Groskoph, ince detayların yer aldığı raporun sonuna iki önemli noktayı da ilave etmeyi unutmuyor: "Dicle ve Fırat nehirleri havzasında zengin ve mühim petroller bulunuyor. Bunların işletilmesi ve pazarlanması için Bağdat’a uzanan bir tren yolu lâzım. 1889′da inşaatına başlanan ve 1902′de biten demiryolu petrolün Anadolu’ya taşınmasını sağlayacaktır. Bunun için ana hatta sadece birkaç ilave ek hattın yapılması yeterlidir."

Başmühendisin ikinci notu ise iyi değerlendirilmesi durumunda bu petrol coğrafyasının gelecekte dünyanın en önemli merkezlerinden biri olacağı şeklinde.

Kısa bir zamanda bu kadar noktada tarama yaptırarak günün kıt imkânlarına rağmen petrol tespitini belgelendiren Sultan II. Abdülhamid’in saltanat ömrü petrol çıkartmaya yetmedi.

‘Sultan’ın petrol haritası’ Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve önümüzdeki günlerde kamuoyuna sunulacak olan "Osmanlı Döneminde Irak" isimli kitapta yer alacak. Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, bu çalışmayla Irak’taki Osmanlı’yı kamuoyuna sunacaklarını belirtiyor. Kitabın editörlüğünü yapan Cevat Ekici de kitaptaki birçok belge ve çizimin, özellikle de petrol bölümündeki haritaların halen üzerinde çalışılmaya değer belgeler olduğunun altını çiziyor.
Not:haritayi gorebilmek icin GRAFIKLER VE HARITALAR bolumune bakin(en asagada)

24 Haziran 2007

Neden Shell Firmasinin Logosu Bir Deniz Kabugu Biliyormusunuz?

Shell firmasinin tarihi bir asir oncesine kadar uzanir.Firmanin kurucusu Marcus Samuel,bir Yahudi cocuguydu.Takvimler 1880'lerin sonunu gosterirken artik Samuel Londra kentinde hatiri sayilir duzeyde onemli bir sahsiyet durumuna gelmisti.Bir Yahudi icin-hem de atalari Ispanya ve Portekiz'den gelmis Sefardik ailelerinden degil,Londra'nin dogu ucunda yasayan,1750 yilinda Hollanda ve Bavyera'dan gelmis gocmenlerin torunlarindan olan bir Yahudi icin-hic de kucumsenecek bir basari degildi.Samuel babasi Marcus Samuel'le ayni ismi tasiyordu ki bu da Yahudiler'de hic alisilmamis bir seydi.Marcus Samuel ilk ticaretine Londran'in dogusundaki doklarda girismis ve limana yeni gelen gemicilerden ufak tefek hediyelik esya satin almakla baslamisti.1851 yili nufus sayiminda mesleklere ait listede adi"Sedef tuccari"olarak gecer.Sattigi mamuller arasinda en tutulani ustu sedef isleme ile kapli kucuk cicili bicili kutular genc kiz ve hanimlar tarafindan begenilip satin aliniyordu.1860'lara gelindiginde Marcus'lardan buyuk olani artik bir miktar servet sahibi olmus ve sedef islemeli kutulara ek olarak daha bir cok mal ithal edecek duruma gelmisti.
Babasinin olumunden sonra,Marcus,kardesi Samuel'le ortak olarak,buyuk bir ticaret operasyonuna giristi.Marcus Samuel suratle buyumekte olan sirketini olmus babasinin hatirasina saygiyla,ona isim olarak"Shell"(Deniz Kabugu) adini vermisti.
Hazirlayan:Maria Kaban

Petrol-Yonetmen,Senarist ve Figuran

Petrol günümüzün en önemli enerji kaynağı ve ham maddesidir. Petrol için yıllardır kan dökülmekte ve bu durum devam etmektedir. Kan dökülmesinin sebebi olarak çeşitli siyasi mazeretler öne sürülse de, gerçek herkesin bildiği gibi ekonomik sebeplerdir.

Türkiye, Ortadoğu’ya yakınlığı sebebiyle bu kanlı pazarlıkların bir şekilde tarafı olmuş ve bu uğurda ülke topraklarının her tarafına şehitlerin kanı bulaşmıştır.

Son dönemde sık sık açılan bir kuyuda petrol bulundu doğal gaz bulundu türünden birçok haber yayınlandı. Kamuoyu ilk başta bu haberlerle heyecana getirilse de bu heyecanlar kısa süreli oldu. Hiçbir zaman Türkiye’yi ekonomik açıdan refaha kavuşturacak bir müjde olamadı bu haberler. Çünkü, gündem değiştirmekten başka bir şey değildiler.

Türkiye topraklarında petrolün var olduğu uzun yıllardır biliniyor. Fakat her nedense bir türlü Türkiye’nin ekonomisini kurtaracak düzeyde çıkarılması engelleniyor. Uluslar arası alanda Türkiye’ye biçilen rol ise Azeri ve Hazar petrollerinin boru hatlarıyla taşınması oldu. Türkiye’nin kârı, kendi topraklarından geçen boru hattından cüzi bir yüzde almak. Bununla yetinmek zorunda Türkiye. Halbuki stratejik açıdan elinde bulundurduğu kozu kullanabilse, petrolün kârından daha fazla faydalanabilecek.

İstanbul Ticaret Odası tarafından yayınlanan “Küresel Petrol Stratejilerinin Jeopolitik Açıdan Dünya ve Türkiye Üzerine Etkileri” isimli Prof. Dr. Kerem Alkin ve Hv. Plt. Yzb. Sabit Atman tarafından hazırlanan kitapta “Her ne kadar günümüzde ülkelerin ulusal gücü öncelikle sahip oldukları bilim ve teknolojik düzeyle çok yakından ilgili ise de barışta ve savaşta her zaman güçlü olmanın temelinde, enerji üretim ham maddelerine ve kaynaklarına sahip olabilmek ve enerji ulaşımını kontrol altında bulundurmak yatmaktadır” denilerek petrolün günümüzdeki önemine bir kez daha vurgu yapılmaktadır.

Geçmişten günümüze kadar geçen zaman içerisinde petrol krizlerinin yaşanması ile birlikte fiyatlara bağlı olarak yüksek dış ticaret açıkları, ekonomik açıdan ülkeleri olumsuz yönde etkilemiştir. Petrol krizleri sonrasında, dünya ekonomisinde ve özellikle petrol ithalatçısı konumundaki gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ekonomik sorunlar, küresel rekabette petrolün önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Nüfusun yükselişi ve hızla artan petrol tüketimi, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, bu talebe cevap verecek düzeyde yeterli petrol kaynağı bulunmayan dünya ülkelerinin giderek artan oranda petrol ithalatına bağımlı hale gelmesine yol açmıştır.

Petrol ekonomik açıdan ülke dengelerini etkileyebilen önemli bir güç. Petrol fiyatlarında meydana gelen değişimler, ülkelerin piyasa hareketlerini etkiliyor. Faiz oranları, altın ve borsa piyasaları kapsamında, petrol fiyatlarının ekonomik istikrar ve ülkelerin siyasi süreklilikleri üzerinde etkisi söz konusudur.

Günümüzde küresel rekabette ülkelerin petrol tüketimi, yurt içi kaynaklara dayalı ekonomilerin aksine, petrol girdilerinin büyük bir bölümünü ithalatla karşılayan bir ülke ekonomisinde bir dış ticaret sorunu haline gelmektedir. Bu şekildeki bir ülke, petrol fiyat artışını karşılayabilmek için, ihracatını da yaklaşık olarak aynı oranda artırmak zorundadır. Eğer ülke içinde bir şekilde ihracat artışı sağlanamıyorsa; ya petrol tüketimini kısacak, ya ithal girdileri azaltacak ya da borçlanacaktır.

Türkiye işte böyle bir durumla karşı karşıya olduğundan ve borçlanma yolunu tercih ettiğinden dolayıdır ki elindeki jeopolitik kozunu bir türlü kullanamamaktadır. Sonucunda özelleştirmelerle elinde bulunan sanayisini de yabancılara satmış ve büyük bir işsizlik sorunuyla baş başa kalmıştır.

Türkiye, petrol üzerine dünyada baş rol oynayabilecek bir konumda iken, yönetmen tarafından kendisine verilen figüranlığa bile büyük bir sevinç gösterir hale gelmiştir. Türkiye artık enerjinin kendi üzerinden transit geçişini sağlamak, boru hatlarının güvenliğiyle uğraşmak ve boğazların trafik polisliğini yapmak görevini üstlenmiştir.

Petrol üzerine oynanan oyunları bir film senaryosuna benzetirsek, bundan sonra senaryonun nasıl gelişeceğine, ancak yönetmenin ve senaristin karar vereceğini göz önünde bulundurmalıyız.
Hazirlayan:Celil Cakir

Petrolun Kanli Tarihi

Petrol Ortadoğu’nun tarihinde en belirleyici faktör. Ortadoğu’da dökülen kanlar, yaşanan acılar bugün Bush’ta cisimleşen batılı adam’ın Petrol aşkının sonucu. Bunca kan petrol uğruna akıtılıyor, petrol uğruna ‘düşmanlar’ ‘dost’, ‘dostlar’ ‘düşman’ oluyor. Masum insanlar can veriyor, devrimler, işgaller gerçekleştiriliyor. Petrol, 100 yılı aşkın zamandır bir ekonomik ve siyasi güç kaynağı olageldi. Nedir bu uğrunda savaşlar yapılan, cinayetler işlenen petrol hikayesi? Kendisi aynı zamanda bir petrol kralı olan Amerikan Başkanı Bush’un, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah ile liseli aşıklar gibi el ele verdikleri pozları görünce bu dostluğun sebebi hikmeti olan petrole daha yakından bakmak gerektiğini düşündüm.
“Hani ABD Suudi rejimini de değiştirecekti? Ne oldu ‘neo-con’ların S. Arabistan’a ilişkin öfkeli projelerine? Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah ile ABD Başkanı George Bush’un “el ele” tutuşarak verdiği görüntü bize neyi hatırlatıyor? 20. yüzyılı. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini. ABD’nin demokrasi, özgürlük, terör diye bir sorununun bulunmadığını. İşgallerin, vahşetin sadece ve sadece daha fazla sömürme, daha fazla zenginlik, daha fazla petrol için yapıldığını. Bir varil petrol için nasıl dost ve ortak olunabileceğini. Ülkelerin ve halkların nasıl felakete sürüklenebileceğini. Aslında kimsenin demokrasi, özgürlük ve insan onuruna yakışır yaşam diye bir derdi olmadığını.
İLK PETROL SAVAŞI
Petrol 20. yy’a damgasını vurdu. Ama bundan çok önce, petrol henüz küresel gücün arzuladığı bir nesne değilken, Babilliler ve Asurlular arasında bir savaş sebebi oldu. Sümer, Asur ve Babil uygarlıkları, petrolü stratejik bir hammadde olarak kullandı. Daha o dönemde bile ticari değeri olan petrolle ilgili düzenlemeler yapıldı. Hamburabi Kanunları’nda, gemi kalafatlamasında kullanılan petrol ve türevi maddelerle ve bu alanda çalışanların ücretlerine ilişkin hükümlere yer verildi. Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Babilin Asma Bahçeleri’nin yapımında zift yani petrol türevi kullanıldığı tespit edildi.
PETROLÜN VATANI BAĞDAT
Petrolü ilk keşfeden ve kullananlar MÖ 3 binli yıllarda Mezopotamyalılar olmuş. İlk sızıntıların olduğu daha doğrusu fark edildiği yer ise Fırat üzerindeki Hit bölgesi yani bugünkü Bağdat. Petrolden bitumen diye bahsediliyor ve Yunanlı tarihçi Diedor “Babil ülkesinde şimdiye dek oluşmuş bir çok inanılmaz mucizeler arasında burada bulunmuş büyük miktardaki asfalt olayı kadar ilginç olanına rastlanmamıştır.” diye bahsediyor petrolden.
BALİNA YAĞI YERİNE GAZYAĞI
Petrolün ilk yaygın kullanım alanı aydınlatmaydı. Daha önce basit bir lamba fitilinin hayvani ya da nebati yağa daldırılmasıyla ışık elde ediliyordu. Zenginler ise balinaların kafasındaki ispermeçet yağını kullanıyorlardı. Ne zamanki petrol bulundu aydınlatma çok daha ucuza geldi. Bu bir anlamda sanayileşmekte olan bir dünyanın da başlangıcı oldu. Gazyağı sayesinde gündüzler ve dolayısıyla iş saatleri de uzadı.
PETROL SAVAŞLARI VE ORTADOĞU
“Bir damla petrol bir damla kandan daha kıymetlidir” W. Churchill
Mezopotamya, Anadolu ve Arap yarımadası, ilk uygarlık merkezleri. Yaklaşık 8 bin yıl önce ilk tarım , ilk bilimsel araştırmalar, ilk sulama kanalları burada kullanıldı, tıp, astronomi, matematik bu topraklarda gelişti, ilk edebi ürünler bu topraklara ait, tek tanrılı dinler ilk defa bu topraklarda doğdu ve tabii petrol ilk kez Mezopotamya’da kullanıldı. Ne zamanki petrol bir güç, sömürü aracı oldu; tekelci zenginler ve sömürgeci devletler gözlerini bu topraklara diktiler; o günden beri bu topraklarda kan akıyor. 19. yy’ın sonlarında başlayan tekelleşmeler 20. yy’a damgasını vurdu. Bu yy petrol yüzyılı oldu. 1. Dünya Savaşı’nın öncesinde Churchill, Osmanlı’ya bağlı topraklarda petrol arama faaliyetine girdi, petrol ticaretini kontrol etmeye çalıştı. Almanya da Bağdat-Berlin demiryolu ile civardaki petrol yataklarını kontrolü altına almak istiyordu. Ortadoğu petrollerine ilk yönelimler bu dönemde başladı ve bundan sonra da petrol, Ortadoğu halkının acı çekmesine sebep olan savaşların itici gücü oldu. 1. Dünya Savaşı’yla birlikte bu topraklar ve petrol, Osmanlı hakimiyetinden koparılarak emperyalist ülkelerin himayesine sokuldu. 2. Dünya savaşının çıkışında da petrol önemli rol oynadı. Japonlar, Pearl Harbour’a Doğu Hint Adaları’ndaki petrol kaynaklarını elde tutmak için saldırdı. Hitler’in Sovyetler Birliği’ni işgal etmesindeki en önemli etken gene Kafkasya’daki petrol yataklarını ele geçirmekti. Saddam’ın 1. Körfez Savaşının bahanesi olan Kuveyt’i işgalinde sebep gene petroldü. Amerika’nın Avrupalı müttefiklerini yanına alarak Körfez Savaşı’nı başlatmasının sebebi, Kuveyt halkını Saddam’ın işgalinden kurtarmak değil Kuveyt petrollerini Saddam’a kaptırmamaktı. 11 Eylül’ü bahane ederek başlattığı Ortadoğu’ya kan dökerek demokrasi götürme girişimi tüm bölgeyi ve bölge zenginliklerini kontrolü altına alma hevesinden başka bir şey değil. Petrolün tarihi Amerika’da ilk bulunduğu 1959 yılından beri kanla yazıldı. Özellikle de 20.yy petrolün kanlı yüzyılı oldu.
ROCKEFELLER VE İLK PETROL TEKELİ
Petrol gazyağı olarak aydınlatma için kullanılmaya başlanmadan önce de kısmen biliniyor ve daha ziyade ilaç olarak kullanılıyordu. Fakat petrolün yaygın kullanımı gazyağıyla başladı. Amerika’nın Pennsylvania eyaletinde 1850’lerde hummalı bir petrol çıkarma girişimi başladı. Petrol zenginlik sarhoşluğu ve spekülasyon yarattı. Rockefeller ise kurduğu Standard Oil şirketiyle tam bir petrol tekeli oluşturdu. Kısa sürede hırsı, zenginliği ve gücü ile Amerika sınırlarını aşarak Petrolün Avrupa kıtasına ihracatını yaptı. Bir petrol devi olarak dünyanın en zenginleri arasına geçti. Biraz gecikmeli olarak Rusya İmparatorluğu’nda petrol rekabeti başladı. Bakü’de çıkarılan Petrol Ünlü Yahudi ailesi Rothschild’lerin eliyle Avrupa’ya ulaştırıldı. Petrol 10-15 yıl gibi bir süre içinde Rockefeller ve Rothschild’lerin yanı sıra pek çok yeni zenginin ve dolayısıyla yeni burjuva sınıfının doğmasına vesile oldu. Elektiriğin icadıyla petrol zenginlerini tedirginlik kaplasa da petrol kısa sürede motorlu araçlarda kullanılmaya başlanarak asıl tahtına oturmuş oldu.
ATEŞE TAPANLAR PETROLE Mİ TAPIYOR?
Eski Ortadoğu’da petrol, Amerikalıların ve Avrupalıların onu fark etmeleri ve ticarileştirmelerinden çok önce kullanılmaya başlanmıştı. Toprak yüzeyine sızan petrol, bir yol şeklinde uzun süreli yandığı için Ortadoğu’daki ateşe tapma geleneği de buna dayandırılıyor. Ayrıca bir petrol yatağı olan Bakü, Zerdüşt dininlen olanların taptıkları “ebedi ateş sütunu” topraklarıdır. Bu ise petrol sızıntılarının olduğu yarıklardaki alev alan gazın neden olduğu şeydir. Bitumen adı verilen petrol inşaat malzemesi olarak da kullanılıyordu. Babil’in Asma Bahçeleri’nin yapımında petrolden istifade edildi. Gemi kalafatında kullanıldığı bilinen petrolün Nuh peygamberin gemisinin ve Musa peygamberin sepetinin su geçirmez hale getirilmesinde de kullanılmış olabileceği tahmin ediliyor.
HER DERDE DEVA
Petrol’ün Mezopotamya’daki ilk kullanımı bir yana, MS 1. yy’da Roma’da ve 1850’lerde Amerika ve Avrupa’da ilaç olarak kullanıldığı bilinmektedir. Romalı eczacı Phiny’nin değerlendirmesine göre petrol, kanı durduruyor, yaraları iyileştiriyor, göz katarağını tedavi ediyor, nikris hastalığında cilt üzerinde ilaç olarak kullanılıyor, diş ağrısına iyi geliyor, müzmin öksürüğü yatıştırıyor, nefes darlığını gideriyor, romatizmayı geçiriyor, yüksek ateşi düşürüyor. Petrol günümüzde de ilaç yapımında kullanılan en temel maddelerden biri. Petrolün kullanım alanı bununla da bitmiyor. Henüz uğruna savaşların yapılmadığı dönemlerde petrol, şehirleri ateşe vermek suretiyle bir silah olarak da kullanıldı.Petrolün ilk çıkarılma tekniği de oldukça ilginç: Paçavralar petrole bulanıyor ve sonra da sıkılarak biriktiriliyordu.
CUDİ DAĞI’NIN ALTI PETROL DENİZİ Mİ?
Türkiye’nin, tıpkı komşusu İran ve Irak gibi bir petrol cenneti olduğu ve fakat bu petrolün bile isteye çıkarılmadığı tezi yıllardır dile getirilir. Bu teze göre Cudi Dağı’nın altı adeta bir petrol denizidir ve bu petrol olduğu gibi komşu ülke Suriye’ye akmaktadır. Türkiye’de petrol olması muhtemel araziler, yabancı şirketler tarafından kiralanmış fakat aradan geçen süre içinde bu arazilerde hiçbir sondaj çalışması yapılmamıştır ve ne hikmetse bu şirketler, kira süresi bitmeye yakın sözleşmelerini yenilemek istemişlerdir. Çünkü Türkiye’nin bölünmesini beklemektedirler. Ayrıca petrol araştırması yapan ve Petrol Fırtınası kitabının yazarı Raif Karadağ’ın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la görüşmek üzere Ankara’ya gittiği ve görüşmeden hemen önce kaldığı otel odasında öldürülmesi de Türkiye’de Petrol ile ilgili oyunlar oynandığı tezini güçlendiriyor.
Not: Alıntıdır

John D. Rockefeller

John Davison Rockefeller (d. 8 Temmuz 1839 - ö. 23 Mayıs 1937) ABD'li sanayici.

Mütevazi bir köy kilisesinde ayin eşyası muhafızıyken, bir ticarî işletmeye muhasebeci olarak girdi. Daha sonra simsarlık şirketine ortak oldu. Rockefeller, petrol endüstrisinin vaat ettiği ettiği geleceği ilk sezenlerden biridir.Bir komisyoncu olarak hayata atılan Rockefeller, daha sonra madencilik ve çelik işleriyle uğraştı. 1859'da bir arkadaşıyla Clark ve Rockefeller adını verdikleri bir şirket kurdu. İç savaş sırasında şirket gelişti. Petrolün ileride ticari önem kazanacağını düşünen Rockefeller 1863'te ilk petrol rafinerisini kurdu.


Standard Oil Company [değiştir]1870'de kardeşi William Rockefeller'le Standard Oil Company aracığıyla Amerikan petrol sanayiisini tek elde toplamayı amaçladı. Fırsatlardan yararlanarak petrolün trenlerle taşınması için en düşük tarifeyi elde etti. Rakip şirketlerin petrollerini taşımamaları için demiryollarına tazminat ödedi. 1884 yılında rakip şirketlerce kolundan hafifçe yaralandı. 1874 yılında Cleveland'daki 26 bağımsız rafinericiye, kendisiyle birleşmesini önerdi. Yirmi bir rafinerici bu öneriyi kabul etti. Birlikte National Rafinerisi Association'u kurdular. Kısa süre sonra demiryollarını da sahiplenen Rockefeller, böylece 10 yıl içinde birçok petrol kuyusu işletmecisini kendisine bağladığı gibi rakiplerini de aynı fiyatla petrol satmaya zorlayarak iflas etmelerine yol açtı. 1896 yılında yine suikaste uğradıysa bundan da sağ çıkmaya başardı. Bu arada petrol çıkarma ve taşıma işlerinde yenilikler yaptı. 1892'de Amerika'nın ilk gerçek milyoneri oldu. 1910-1937 yılları arasında Dünya'nın En Zengin İnsanı oldu. Birçok yardım kurumu açtı. Bunların başında Chicago Üniversitesi, Tıp Araştırma Enstitüsü, New York'taki ünlü Rockefeller Center vardır. 16 yaşındayken bir ticarethanede çalışmaya başladı. 1870'de hisse senetleri çıkararak Standart Oil Company şirketini oluşturdu. Kısa sürede ABD'deki petrol rafinerilerinin %90'ını denetimi altına aldı. Petrol dışında demiryolları, çelik sanayiisi gibi alanlara da el atarak dünyanın büyük tröstlerinden birini kurdu. Bu şirket günümüzde de ABD ekonomisinde büyük bir rol oynamaktadır.Halen EXXON-MOBİL,CHEVRON,CITI GROUP,J.P.MORGAN-CHESE en çok bilinen ve tanınan Rockefeller Ailesinin şirketleridir.

John Davison Rockefeller ölünce 912 Milyon $ servet bıraktı. Bu servet günümüzün enflasyon şartlarına dönüştürülünce 189 Milyar $ ediyor. Böylece Rockefeller; İnsanlık Tarihinin En Zenginleri Listesinde birinci olmaktadır

Petrol İmparatoru Deterding

Sir Henry Wilhelm Agustus Deterding! İsme bakın, duyan da hanedan üyesi filan sanacak. Yalanı da yok hani, adı geçen adam bir kraldır, dünya petrolünü ondan sorarlar.

Efendim Henry bir Yahudi çocuğudur, gözlerini Amsterdam’ın pis varoşlarında açar. Çocukluğu sefalet içinde geçer ve doğru dürüst bir tahsil yapamaz. Fukara mekteplerinde kırık dökük bir şeyler görür o kadar.

Karnını doyurmak için çalışmak zorundadır, nitekim Twensche Bank Wereening’de işe başlar. Başlangıçta hepi topu 20 Florin alır, boğaz tokluğuna getir götür işleri yapar. Ama hırslıdır, gözü mütevazı ücretlerle doymaz. Hollanda’nın büyüklerinden Handel Mastchappy Bank’ın açtığı yarışmaya katılır ve yüzlerce akranına fark atar. Düşünebiliyor musunuz, henüz 23 yaşında şef olma şansı yakalar.

Sumatra’da
Vazife yaptığı Sumatra Şubesi, Petrol şirketi Royal Dutch ile içli dışlıdır. Nitekim Henry pratik çözümleriyle firmanın idare meclisi azası Kesslerin teveccühünü kazanmakta zorlanmaz. Önünde bir banka memurunun hayal bile edemeyeceği rakamları görünce fazla düşünmez, finans piyasasına veda eder, postu enerji sektörüne atar.

Ancak işin içine girince Royal Dutch’un öyle dışarıdan göründüğü gibi güçlü olmadığını fark eder, firmanın kasaları bomboştur ve rakipleriyle aşık atacak takattan, mecalden mahrumdurlar.
Kessler bu zor virajda Henry ile istişare eder ve “kaybedecek nemiz var ki” mantığı ile çılgınca bir atak yapar. 500 bin florinlik hisse senedi çıkarır, piyasaya sunarlar. Olacak bu ya tam da o sıra Conda adalarındaki sondajlardan petrol çıkar, hisse senedleri bir anda kapışılır, kasaları (5 milyon florin) para dolar.

Bakın şu işe ki Kessler o günlerde gözlerini hayata yumar, vasiyetnamesini okuyanlar adeta şok olurlar. Ünlü işadamı yerine ısrarla Henry’nin geçmesini arzular. Uzun süren müzakerelerden sonra Kesslerin dileğine uyar, yönetimi gencecik çocuğa bırakırlar.

Çin de tamam
Henry riskten korkmaz, öyle kararlar alır ki yaşlıların kanı donar. Lâkin Donkişot değildir, hesabını ince yapar, oyunu kuralına göre oynar. İcabında Standart Oil gibi bir tekele ve Rockfeller gibi acımasız bir patrona kafa tutar. İmparatorluk mücadelesi yapan İngiliz rüzgarını arkalar ve Uzakdoğu’da Amerikalıların tozunu atar. Özellikle Çin pazarı üzerinde strateji savaşı kopar. Doğrusu İngilizler onu destekler, bu uğurda su gibi para harcarlar. Eh bu arada Hollanda hariciyesinin gayretleri de unutulmaz.

Majesteleri (Kraliçe Victoria) o kadar memnun olur ki bu gence devlet başkanlarından bile kıskandığı “Dizbağı nişanı”nı sunar.
Yarım milyarlık Çin pazarının elinden kayıp gittiğini farkeden ABD’li Rockefeller müşterilerine zaman zaman lamba dağıtır, ara sıra fiyat kırar, ancak İngilizler de altında kalmaz “bedavadan ucuza” petrol dağıtırlar. Yeri gelmişken söyleyelim Britanyalı misyonerler işi gücü bırakır, devletleri için çalışırlar. Neticede Amerikalıları piyasadan siler atarlar. Eh, tek kale maç yapmaya başlayınca kaybettikleri paraları misli misli çıkarır, adeta altın toplarlar.

Ve Amerika
Deterding, Uzakdoğu zaferinin ardından Ortadoğu’ya yönelir ve malum çanağa çomak sokar. Bunun yolu yine İngilizlerle birlikte olmaktan geçer, yetmez bir başka Yahudi Lord Berstid (Marcus Samuel) ile el sıkışırlar. Muazzam bir nakliye filosu olan Marcus’la (Shell) okyanusları aşarlar. Standart Oil’in kalelerini zorlar, hatta işi abartır Amerika’ya çıkartma yaparlar. Sadece Meksika ve Vanezuella’ya kanca atmakla kalmaz, Teksas’da dahi petrol çıkarırlar.

Rockfeller ettiğini bulur, bir zamanlar insafsızca ezdiği ABD’li petrolcülerden zerre kadar destek alamaz. Halbuki Henry darbeli müteşebbisleri kazanmasını bilir, Rockfeller’dan kazık yiyen kim varsa kapısını açar. Doğrusu şu ki onları ezmez, aldatmaz, birlikte kazanırlar.

Nitekim Standard Oil baskıya dayanamaz Exxon, Chevron ve Mobil adlı üç şirkete bölünür, karşısına Texaco ve Gulf gibi güçlü rakipler çıkar.
Deterding, bir derin devlet şirketi olan ve istihbari faaliyetlerde de bulunan Burmah Oil vasıtasıyle Irak’a ve İran’a da musallat olur, Osmanlıyı bölmek parçalamak için ne gerekiyorsa onu yapar. Kâh Irak’da görünür, kâh Galiçya’da ortaya çıkar.

I. Cihan Harbine rağmen petrol imparatorluğunu kuramayan İngilizler, Musul’a tam manasıyla çöreklenmek için dikkatleri bir başka yöne çeker, bir Türk Yunan savaşı çıkarırlar. Henry Deterding ve Lloyd George, Rumları “Büyük Yunanistan” hayaliyle ayaklandırır, Venizelos’u kolay kullanırlar.

Nazilerle elele
Yıl 1933. Irak Emiri Faysal, İngiltere’ye yaptığı ziyaretin ardından Cenevre’ye geçer. Deterding’in kendisine hediye ettiği otomobille şehri gezdikten sonra, otele döner ve vefat eder. Haydi diyelim kalbi sürat ve heyecana dayanamadı, peki otel müdürü Eggymann (naaşı o bulmuştur) aynı gün niye ölür? Anlaşılamaz.

Faysal’ın yerine geçen oğlu Gazi de, aynen babası gibi, petrolcülerin kendisine hediye ettiği “bir otomobille” direğe çarpar.
Almanya’da Naziler iktidara gelince Siyonistler pek memnun olurlar. Neticede ikisi de rkçı ideolojilerdir, birbirlerine yaslanmalıdırlar. Nitekim Hitler’in palazlanmadığı yıllarda Krupp, Bosch, Schnitzler, Voegler gibi Yahudi sanayiciler (ve Amerikalı Banker Warburg) Führer’in arkasında dururlar.
İşte Royal Dutch Shell’in sahibleri de (Samuel Ailesi ve Sir Henry) Hitler’e

30 milyon Paund bağışlar.
Deterding siyonist ideallerini açığa vurmaz “Nazileri Sovyetleri durduracak yegane güç olarak” gördüğünü söyleyerek fikrini maskelemeye bakar. Ama bu yakınlaşma sonu olur, Shell yönetim kurulu olağan üstü toplanır ve bizimkini kapının önüne koyar. Deterding savaştan altı ay önce ölür, Hitler’in elbette çok işi vardır ama ne yapar yapar dostunun cenazesine koşar.
Hazirlayan:Ahmet Sirri Arvas

Baku-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hatti

Bakü–Tiflis–Ceyhan Petrol Boru Hattı ya da kısaca BTC, Azerbaycan petrolünü Gürcistan üzerinden Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına taşımayı amaçlayan bir petrol boru hattı projesidir.

Tüm Dünya'da ucuz ve istikrarlı enerji kaynaklarına sahip olabilmek için yoğun bir mücadelenin yaşandığı ve Sovyetler Birliği’nin 1991 yılının sonunda resmen dağılmasının ardından Kafkaslar ve Hazar Denizi çevresinin bu mücadelenin en çok hissedildiği bölge olduğu düşüldüğünde BTC Boru Hattı'nın statejik bir öneme sahip olduğu söylenebilir
Tarihsel gelişim [değiştir]
Sovyetler Birliği dönemi [değiştir]Sovyetler Birliği döneminde, ülkeye hakim olan cumhuriyet Rusya idi. Özellikle 1920 ve 1930’lu yıllarda izlenen Stalinci politikalar, Sovyetler Birliği genelinde birçok etnik altgrubun ortaya çıkmasına yönelikti. Özellikle Kafkaslar’da bu plan başarıyla uygulandı ve burada meydana getirilen siyasi istikrarsızlıktan faydalanan hep Rusya Cumhuriyeti oldu. Yönetimdeki etkin gücünü kullanan Rusya, enerji konusunda ülke içindeki kaynak kullanımını kendi lehine olacak bir şekilde planlamış ve uygulamıştı. Özellikle Hazar Denizi çevresinde üretilen petrol ve doğalgazın dünya pazarlarına çıkışını sağlayan boru hatlarının hep Rusya'dan geçiyordu. Böylelikle Rusya; Kafkasya ve Orta Asya’daki devletlerin enerji konusunda bağımsız hareket etme kabiliyetlerini büyük ölçüde sınırlamış oluyordu.

Azerbaycan petrol ve doğalgazının dünya pazarlarına çıkışı için alternatif bir yol aranması da yine Sovyetler Birliği dönemine, 1980'lerin sonuna rastlar. Bu sıralarda Sovyetler Birliği ömürünü tamamlamak üzere olan zayıf bir devlettir ve birliği oluşturan ülkelerin her biri kendi yolunu çizmeye çalışmaktadır.


Bakü - Ceyhan projesi [değiştir]1989 yılında, Ramco adlı İngiliz petrol şirketinin temsilcisi olan Steve Remp’in Bakü’ye gelmesiyle BTC hattının öyküsü de başlamış olur. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (ADPŞ), 1990 yılında Remp’ten Azeri petrollerinin Batı’ya pazarlanması amacıyla büyük petrol şirketleriyle temaslarda bulunmasını talep eder. Remp öncelikle British Petroleum (BP) ile ilişkiye geçer. Hemen 1991 yılının başında Amoco isimli bir diğer petrol devi de devreye girer. Temmuz ayında Amoco firması Azeri isimli petrol sahasıyla ilgili hakları kazanır. Aynı yıl 30 Ağustos’ta Azerbaycan bağımsızlığını ilan eder. Bunun hemen ardından da Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ sebebiyle çatışmalar başlar ve bu yüzden petrol konusundaki ilerlemeler bir süreliğine kesintiye uğrar.

1992 yılının sonuna doğru; ADPŞ, BOTAŞ, BP, Pennzoil ve Amoco arasında, Bakü’den Gürcistan’ın liman kenti Supsa’ya, Rusya’daki Novorosisk’e ve Türkiye’nin Ceyhan ilçesine uzanması muhtemel üç ayrı boru hattı üzerine araştırmalara başlanması konusunda bir anlaşma imzalanır. 1993 yılının 11 Haziran’ında Azerbaycan devlet başkanı Ebul Feyz Elçibey, Batılı birçok petrol firmasıyla petrol sahalarının geliştirilmesi amacıyla bir anlaşma imzalar. Fakat bundan tam bir hafta sonra 18 Haziran’da, Azerbaycan KGB eski şefi ve Brejnev dönemi Politbüro üyesi Haydar Aliyev tarafından bir darbe yapılır ve Elçibey sürgüne gitmek durumunda kalır.

Haydar Aliyev’in darbeden sonra petrol anlaşmasını iptal eder. Aradan bir yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra, Eylül 1994’te, yüzyılın anlaşması olarak adlandırılan petrol anlaşması imzalanır. Bunun ardından, büyük petrol şirketleri kendileri için daha avantajlı olan hatlardan petrol sevkiyatına başlarlar. Bakü – Ceyhan hattı ise uzunca bir süre adeta unutulur.

Ekim 1998’de, ABD, Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan, Kazakistan ve Özbekistan, imzaladıkları Ankara Deklerasyonu ile Bakü - Ceyhan boru hattına olan desteklerini ilan ederler. Bu arada Amerikan hükümeti BP’ye Bakü – Ceyhan hattı lehine yoğun bir baskı uygulamaya başlar. BP ise ısrarla bu projenin ekonomik olarak uygun olmadığını belirtir. Bu arada, Nisan 1999’da Bakü – Supsa boru hattı hizmete girer. Gürcistan, hattın güvenliğini sağlamak için elindeki bütün imkânları seferber eder. BP, Türkiye ile arasında yaşanan yoğun görüşmelerin ardından, Bakü – Ceyhan hattına destek verdiğini açıklar. Fakat bu hattın jeopolitik değil, ticarî bir proje olması konusunda ısrar eder.

Bakü – Ceyhan ile ilgili en önemli gelişmelerden biri Kasım 1999’da İstanbul’da yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü konferansında yaşanır. Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkiye devletlerinin liderleri, ABD Başkanı Bill Clinton’un da hazır bulunduğu imza töreniyle bu hattın arkasında durduklarını açıklarlar ve hattın ismi Bakü – Tiflis – Ceyhan olarak değiştirilir. Yine aynı konferansta, Bakü’den Erzurum’a uzanacak olan bir doğalgaz hattı konusunda da anlaşmaya varılır. Bu hatla Azerbaycan’a ait Şahdeniz bölgesinden doğalgaz taşınması planlanır.

Bu konferansın ardından BTC hattı ile ilgili konularda bir hızlanma yaşandı. Geçen süre içersinde, petrol boru hattının yapımında gerekli her türlü ön çalışma yapıldı ve 10 Eylül 2003’te boru hattının inşasına başlandı. 17 Eylül 2002’de de Azerbaycan’ın Sangaçal yöresinde ilgili devletlerin başkanlarının katıldığı bir temel atma töreni yapıldı. 10 Haziran 2003 tarihinde altıncısı yapılan Üç Denizin Hikâyesi adlı konferansta, Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yaptığı konuşmada BTC hattının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulayarak, bu hatta Kazakistan’ın da dahil edilmesi gerektiğini belirtti.


Rakamlarla BTC [değiştir]Azerbaycan bütçesindeki toplam gelirin yaklaşık olarak %50’si petrol ihracından gelmektedir. Azerbaycan’ın toplam ihracatının %90’ı da petrol ve doğalgazdan oluşmaktadır. Petrol ve doğalgaza bu denli bağlı bir ülke için, bu ürünleri taşıyacak boru hatları da son derece önemli. Azerbaycan’ın Ermenistan’la yaşadığı problemler yüzünden, Bakü – Ceyhan boru hattının güzergahı Gürcistan üzerinden geçerek uzamış ve toplamda 1760 kilometreyi bulmuştur.

Kullanılacak boruların çapları, Azerbaycan’dan başlamak üzere üç ülke içinde sırasıyla; 105, 115 ve 85 santimetre olacaktır. Yıllık 50 milyon ton kapasitesi olması beklenen hattın üzerinde 7 pompalama istasyonu bulunacak. Boru hatlarında en stratejik yerler pompalama istasyonları. Boru hattının kendisine zarar vermek hem daha zor hem de meydana gelecek muhtemel bir hasar hızlı bir şekilde onarılabiliyor. Fakat pompalama istasyonlarından birinin devre dışı kalması demek, boru hattından uzunca bir müddet faydalanamamak anlamına geliyor. Bu yüzden pompalama istasyonları çok sıkı bir koruma altında bulunduruluyor. BTC’ın planlanan toplam maliyeti 3 milyar dolar. Fakat bu rakamın 4 milyara kadar çıkabileceği tahmin ediliyor. BTC’ın ortaklarına baktığımızda ise şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz. ADPŞ %45, BP Amoco %25, Unocal %7,48, Statoil %6,37, ENI Agip %5 ve TPAO %5 paya sahipler. Ceyhan’dan ilk petrol sevkiyatı, 2006 yılının mayıs ayı içinde gerçekleşti.

Hazar bölgesindeki ispatlanmış petrol miktarı yaklaşık 34 milyar varil. Tahmin edilen ise 270 milyar. 2010 yılında bölgede günde 3,7 milyon varil petrol üretimi yapılacağı tahmin ediliyor. Topraklarında pek petrol bulunmayan Gürcistan da transit geçişten pay alarak ekonomisine ciddi katkılarda bulunmayı tasarlıyor. İlk beş yıl için varil başına 12 cent alacak olan Gürcistan, sonraki 10 yıl için 14, ondan sonraki dönem için ise minimum 17 cent geçiş ücreti almaya hak kazanacak.


BTC ile ilgili ülkelerin durumları [değiştir]BTC boru hattı dünyanın birçok ülkesini ciddi bir biçimde etkilemektedir ancak en fazla tesir, bölgede bulunan ve enerji üretimi konusunda bizzat çalışmaları olan ülkeler üzerinde olmaktadır.


Azerbaycan [değiştir]Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından ortaya çıkan devletler kendilerine ait yeni ekonomik ve siyasî yapıyı henüz kuramadı. Sovyet devlet yapısı ve bürokratik sistemi varlığını devam ettiriyor. Zaten bu devletlerin yönetici kadrolarına baktığımızda Sovyet dönemi etkisi gayet açık bir biçimde kendisini gösteriyor. Azerbaycan da bu özellikleri taşıyan bir ülke. Devlet altyapısının tam olarak oturmamış olması; siyasi, sosyal, dinî, etnik ve iktisadi problemleri beraberinde getiriyor. Ülkede tek adam sistemi hâkim. 1993 yılında düzenlediği darbeyle iktidara gelen Haydar Aliyev'in ölümünden sonra yerine oğlu İlham Aliyev geçti.

Siyasetin şeffaf bir biçimde yapılmadığı, ekonomik aktivitelerin kapalı kapılar ardında gerçekleştiği bir ülkede yolsuzluklar üst seviyededir. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’nin (ADPŞ) başkanı, İlham Aliyev'dir.

Azerbaycan, ekonomisini çok büyük oranda doğal kaynak ihracı üzerine oturtmuş olan bir ülke. Petrolden elde ettiği gelirle ülkedeki diğer sektörleri sübvanse ediyor. Dolayısıyla, bu şartlar altındaki bir ülke için, çıkarttığı petrol ve doğalgazı dünya pazarlarına aktaracak olan boru hatları son derece büyük bir öneme sahip. Azerbaycan, boru hatlarını ekonomik olmaktan çok siyasi pozisyonuna göre belirlemekten yana. Bu yüzden, Ermenistan üzerinden Ceyhan’a ulaşacak bir hat çok daha düşük maliyetli olacağı halde, bu güzergâh yerine Gürcistan üzerinden Ceyhan’a ulaşan yüksek maliyetli hat tercih edilmiştir.

Azerbaycan bölgede özellikle ABD ve Türkiye ile işbirliği halinde. NATO ile barış için işbirliği anlaşması çerçevesinde beraber hareket eden Azerbaycan, bu yüzden Rusya’nın tepkisini çekiyor. 1993 darbesinin ardından Türkiye ile ilişkilerinde yaşadığı çalkantılı dönemin ardından, iki ülke arasındaki işbirliği son derece sıcak bir biçimde devam etmektedir. Haydar Aliyev gibi bir tek adamın hastalandığında tedavi için Türkiye’yi tercih etmesi bunun en somut örneği.

Buna karşılık Azerbaycan bölgesinde Rusya, İran ve Ermenistan ile ciddi problemler yaşıyor. Ermenistan ile Dağlık Karabağ, İran ile Hazar Denizi’nin hukuki statüsü, Rusya ile de genel olarak birçok konuda anlaşmazlık içinde.


Gürcistan [değiştir]Gürcistan ekonomisi, bu bölgenin yolsuzluklara en fazla bulaşmış olan ekonomisi sayılabilir. Ülkede rüşvet ve iltimas olmadan herhangi bir ticari iş yapmak mümkün değil. Bu durum, ülkedeki iktisadi istikrarın sağlanmasını engelliyor. Sonuçta da sosyal ve siyasî çalkantılar tüm hızıyla devam ediyor.

Gürcistan pek fazla doğal kaynağa sahip olmadığından, topraklarından geçecek olan BTC hattı ekonomik olarak çok önemli. Yukarda da bahsettiğimiz gibi, Azerbaycan ile varil başına komisyon alma konusunda yaptıkları anlaşma, Gürcistan’ı ekonomik olarak bir nebze de olsa rahatlatmaya yarayacaktır.

Gürcistan etnik olarak son derece derin problemler içinde. Bir yandan Güney Osetya’daki ayrılıkçı güçlerle mücadele ederken, diğer yandan da bağımsızlık isteyen Abhazlar ile uğraşıyor. Bir çok terorist eylemciyi barındıran Pankisi Corç Vadisi de halledilmesi gereken bir çıban başı olarak Gürcistan’ın önünde duruyor. Gürcistan üzerinde nüfuzunu tam olarak kurmaya çalışan Rusya buralardaki ayrılıkçı güçlerin en büyük destekçisi. Diğer taraftan, 11 Eylül saldırısı sonrası, Gürcistan’da bulunduğu iddia edilen terorist gruplarla mücadele etmek için ABD de Gürcü yönetim üzerinde baskı kurmuştu. Adeta iki dev arasında kalan Gürcistan, her iki tarafın da isteklerini yerine getirmiş ve ABD’den askeri yardım almayı kabul edip ABD askerlerinin ülkede konuşlanmasını kabul ederken, Rusya’nın da Gürcistan’daki enerji hatlarını koruma ve ayrılıkçı etnik unsurlarla daha etkili mücadele etme bahanesiyle asker yollamasına evet demek durumunda kalmıştır. Neticede, Gürcistan yönetiminin kendi ülkesi üzerindeki siyasi otoritesi son derece tartışmalı bir hale gelmiş; ülke ABD ile Rusya’nın kendi politikalarını uygulamaya çalıştıkları bir arena halini almıştır.


Türkiye [değiştir]Türkiye özellikle, 2001 yılında yaşadığı derin ekonomik krizden sonra bir yandan toparlanmaya çalışırken diğer taraftan da geçmişte yaptığı hatalardan ders alma niyetinde. Enerji konusunda geçmişte yapılan anlaşmalar özellikle AKP hükümetinin iktidara gelmesinin ardından mercek altına alınmış durumda. Geçmiş dönemlerde de kamuoyunda sıkça bahsi geçen enerji anlaşmaları, TBMM’de kurulan yolsuzluk konulu araştırma komisyonlarında geniş yer buldu. Rusya ile yapılan anlaşmaların Türkiye aleyhine olduğunun ciddi bir biçimde vurgulandığı bir dönemde, Türkiye’nin Rusya’dan gelen Mavi Akım hattı üzerinden doğalgaz ithalini, anlaşmadaki fiyat anormallikleri üzerine Mart 2003’te durdurmauştu.

Siyasi açıdan Türkiye, bu bölgedeki en ileri ülke konumunda. Yüzyıllardan gelen devlet geleneğini cumhuriyet döneminde de devam ettirmiş olan Türkiye, demokratikleşme açısından da Kafkaslar ve Ortadoğu’da tek bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Her ne kadar 1990'lı yıllar boyunca bir takım siyasî ve iktisadî krizler yaşamışsa da Türkiye bölge ülkeleri arasında en istikrarlı güç.

Türkiye de bölgedeki etnik zıtlıklardan nasibini almış bir ülke. 1980 – 2000 yılları arasında yaklaşık 20 yıl boyunca devam eden PKK terörü, Türkiye’yi hem ekonomik açıdan hem de insan hakları bakımından son derece zor durumda bırakmıştı. Maliyeti çok fazla olan PKK terörünün büyük ölçüde bittiği son yıllarda Türkiye biraz daha rahat nefes alabilir pozisyona gelmiş bulunuyor.

Türkiye, enerji ihtiyacı olarak dışa bağımlı bir ülke. Petrol tüketiminin yaklaşık %90’ını ithalat ile karşılıyor. 1990'lı yıllarda doğalgaz kullanımına son derece yoğun bir biçimde geçiş yaşandı. Özellikle büyük kentlerin ısınma sistemleri doğalgazla çalışır hale getirildi. Hidroelektrik üretim biçimi açısından elinde çok büyük fırsatlar olan bir ülke olmasına karşın Türkiye, doğalgazı elektrik üretiminde de kullanmaya başladı. Mavi Akım projesinin planladığı gibi gerçekleşmesi halinde, gelecek yıllarda Türkiye’nin doğalgaz tüketiminde %65 – 70 oranında Rusya’ya bağımlı olacağı hesap ediliyor. Bu yüzden, enerji hatları konusunda alternatif arayışlar içindeki Türkiye; BTC boru hattının kendi sınırları içindeki bölümünün inşasının maliyeti 1,4 milyar doları geçmesi durumunda, bu sınırın üzerinde kalan miktarı kendisi ödemeyi taahhüt etmiş durumda.

Türkiye, bölgede Azerbaycan, ABD ve Gürcistan ile işbirliği yapıyor. Azerbaycan ve Gürcistan’la askeri eğitim anlaşmaları da mevcut. Türkiye’nin kendi arka bahçesine girdiğini öne süren Rusya, bu durumdan en fazla rahatsız olan devlet. Aslında Türkiye Rusya ile, SSCB’nin yıkılışından beri bu bölgede etnik ve ekonomik konularda karşı karşıya geliyor. Fakat bu cepheleşme hiçbir zaman üst düzey gerginlik haline getirilmedi. Hatta iki ülke arasında askerî işbirliğine gidildi ve Türkiye Rusya’dan askeri techizat satın alırken aynı zamanda helikopter, füze, top gibi askerî cihazların üretiminde beraber hareket edilmesi de gündeme geldi. Türkiye’nin bölgede problem yaşadığı bir başka ülke de Ermenistan. Hem Ermeniler’in sürekli gündemde tuttuğu soykırım iddiaları hem de Azerbaycan faktörü, Türkiye – Ermenistan ilişkilerini çok hassas bir konuma sokmaktadır.


Rusya [değiştir]SSCB’nin ardından kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, 1990ların başında yaşadığı sıkıntıların bir bölümünü ortadan kaldıran Rusya, son birkaç yıldır Kafkaslar ve Orta Asya üzerindeki etkisini yeniden arttırır bir konuma geldi. Özellikle SSCB döneminde temelleri atılan etnik ayrılıkları kullanan Rusya, bu sayede öncelikle askerî olarak bölgede etkili oldu. Kendi siyasî ve iktisadî yapısının pek de sağlıklı olmaması, Rusya’nın söz konusu bölge üzerinde bu yönlerden daha fazla etkili olmasını bir bakıma sınırlayan bir etken. SSCB döneminden kalan bürokratlar aracılığıyla Kafkas ve Orta Asya ülkelerinde etkili olmaya çalışıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, Rusya bir imparatorluktan bir devlete geçiş sürecinin sancılarını yaşamaya devam ediyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi; Rusya, Orta Asya ve Kafkas kaynaklarını dünya pazarlarına sevk etmek için kendi üzerinden geçen boru hatları kurmuş durumda. Şu anda Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının önemli bir bölümü Rusya’dan gelen hatlar üzerinden sağlanıyor. Rusya’nın toplam ihracat gelirinin yaklaşık %50’sini petrol ve doğalgaz satışları oluşturuyor. Kendisi için son derece kritik olan enerji hatları üzerindeki hegemon gücünü kaybetmemek için Rusya var gücüyle çalışıyor. Bunun en somut örneğini Hazar Denizi’nin hukuki statüsüyle ilgili çözümsüzlükte görebiliriz. Görünüşte probleme çözüm arar durumda olan Rusya, el altında bütün tarafları birbirlerine karşı kullanarak Hazar Denizi’ndeki çözümsüzlüğü körüklemeye devam ediyor.


ABD [değiştir]ABD, SSCB’nin yıkılışının ardından Kafkasya ve Orta Asya’da etkili olmaya çalıştı. Ama bunu yaparken Rusya’yı fazla incitmektan kaçındığından, kimi dışpolitika uzmanları tarafından, sözkonusu bölge politikalarında yavaş kalmakla suçlandı. İkinci Bush yönetiminin iktidara gelmesinin ardından, petrol yönelimli dışpolitikaya daha fazla ağırlık verilmeye başlandı. 11 Eylül saldırısı bahane edilerek dünya çapında başlatılan teröre karşı savaş operasyonları çerçevesinde Orta Asya’ya; Kırgızistan, Özbekistan ve Kırgızistan’da askerî üsler kurarak giren ABD, Kafkaslar’da da Azerbaycan ve Gürcistan’da asker bulundurmaya başladı. Bununla da yetinmeyerek geçtiğimiz aylarda düzenlediği Irak operasyonu ile Irak petrollerini de güvence altına almış oldu.

ABD, bölgede Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’la yakın temas halinde. Aslında büyük petrol şirketleri İran üzerinden açılacak bir boru hattını uygun buluyorlar. Hatta 2001 yılının başında Bush yönetimine sunulan bir planda, Orta Asya ve Kafkas enerjisinin İran üzerinden pazarlanması tavsiye edilmiş. Fakat bu bölgenin enerji kapısı olarak İran ve Rusya’yı görmek istemeyen ABD, ekonomik olarak pek makul olmasa da BTC hattını desteklemeye devam ediyor.


İran [değiştir]Dünya genelinde pek tasvip edilmeyen siyasî yapısı ve yönetimi olmasa; İran’ın, sahip olduğu stratejik konumu ve yer altı kaynaklarıyla bu bölgedeki en önemli oyuncu olması işten bile değil. Siyasî tercihleri sebebiyle ABD’den çok ciddi bir baskı gören İran, rahat hareket etme imkânı bulamıyor. Bölgesindeki enerji kaynaklarının dünyaya transferi konusunda aday olmasına karşın, pek söz sahibi olamamakta; Rusya ve Ermenistan ile işbirliğine giderek, bu devletlerle paralel politikalar izlemektedir.


Ermenistan [değiştir]Ermenistan da İran gibi bölgede yalnızlığa itilmiş bir devlettir. Kendi içinde yaşadığı birçok problemin yanısıra, Azerbaycan ile yaşadığı etnik problemler sebebiyle de zor günler geçirmekte. Denize çıkışı olmadığından Türk limanlarına bağımlı olan Ermenistan, hava koridorları açısından da Türkiye tarafından sıkıştırılmaktadır. Bütün bunlara rağmen Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerini geliştirmesi hususunda pek aktif hareket etmemesi son derece yadırganan bir politika olarak göze çarpıyor. Bakü’den Ceyhan’a uzanan bir hattı kendi topraklarından geçirmeye razı olamayan Ermeni yönetimi, ayaklarına kadar gelen bu tarihi fırsatı da kaçırmış oldu.


Kafkaslar’ın geleceği [değiştir]Tıpkı Ortadoğu gibi son derece karışık ve karmaşık bir bölge olduğundan, Kafkasya ile ilgili öngörülerde bulunmak son derece zor ve riskli bir hal alıyor.


BTC petrol boru hattı açısından [değiştir]BTC petrol boru hattı 2006 yılında tam anlamıyla faaliyete geçti. Böylece hem Azerbaycan çıkarttığı doğal kaynakları satmaya başlayarak petrol gelirlerini arttırmaya başlayacak hem de Rusya’dan başka güçlü bir ihracat kapısı bulmuş olacak. Ayrıca, Azerbaycan petrolü Avrupa pazarına daha kısa bir yolla ulaşacağından, Ortadoğu petrolüyle rekabet eder hale gelecektir. BTC, anlaşma gereği kasasına girecek olan transit geçiş ödemeleri sebebiyle Gürcistan için de çok faydalı olacaktır. Böylece Gürcistan ekonomik açıdan biraz daha bağımsız olacak ve muhtemelen, üzerindeki Rus baskısını hafifleterek daha demokratik ve istikrarlı bir siyasî yapıya kavuşacaktır. BTC hattına evsahipliği yapan üçüncü ülke Türkiye de bu hattın meyvelerini yemeye başlayacaktır. Gürcistan gibi transit geçiş ücreti alacak olan Türkiye, bunun yanı sıra şu anda tamamen bağımlı olduğu Ortadoğu petrolüne de bir alternatif bulmuş olacaktır. Hazar’daki Azerbaycan kaynaklarına ek olarak, bu boru hatlarına Kazak ve Türkmenistan kaynakları da entegre edilebilirse, 1994 yılında bu hatla ilgili anlaşma imzalandığında konulan ad "Yüzyılın Anlaşması", gerçekten hakkını vermiş olacaktır.

BTC başarıya ulaşması gibi başarısız olma ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. Hazar Denizi’nde Azerbaycan’ın payına düşen petrolün tahmin edilenden az çıkması, Kazak ve Türkmen kaynaklarının BTC hattına kanalize edilememesi, petrol fiyatlarında yaşanması muhtemel bir gerileme, Kafkasya’da meydana gelebilecek ciddi bir silahlı çatışma vs, BTC boru hattının verimli ve kârlı çalışmasını engelleyebilir.


Doğal kaynak sorunu [değiştir]Ekonomilerini sadece, hasbelkader topraklarında bulunan petrol, doğalgaz, altın gibi doğal kaynaklardan elde ettikleri gelirlerin üzerine kurmuş olan ülkelerin geneline baktığımızda, gerek toplumsal gerekse siyasî ve iktisadî olarak pek de rahat etmediklerini görüyoruz. Ortadoğu ve Afrika’da bu duruma örnek oluşturabilecek birçok ülke bulunuyor. İran, Irak, Cezayir, Libya, Kuveyt vs ülkeler kâğıt üzerinde bakıldığında çok rahat şartlar altında yaşamaları gerekirken, bir türlü istenilen refah düzeyine erişemedikleri gibi, çok sayıda ciddi problemle de boğuşur durumdalar. Petrol ve doğalgazla zenginleşen Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve dolaylı olarak kâra geçen Gürcistan gibi ülkelerde de yukarda isimlerini saydığımız ülkelerdekine benzer problemler yaşanabilir. Böylece, zenginleşme umudu olarak görülen petrol ve doğalgaz, Orta Asya ve Kafkaslar’daki devletler için adeta bir kara veba halini alacaktır. Bu duruma düşmemek için bölge ülkelerinin petrolden kazanacakları paraları son derece dikkatli kullanmaları ve ülke ekonomisindeki diğer sektörlerin de gelişmesinde kullanmaları gerekmektedir. Böylece ülke genelindeki ekonomik denge bir nebze de olsa korunmuş olacak ve doğal kaynaklarda yaşanabilecek herhangi bir dramatik değişim karşısında, kendilerini kurtaracak bir can simidi halini alacaktır.


ABD Etkisi [değiştir]Irak petrolünü garanti altına almış olan ABD, Kafkaslar’dan gelecek olan petrolü ikinci planda düşünmeye başlayabilir. Böyle bir politika değişikliği en fazla Rusya’nın işine yarayacaktır. Rusya, ABD’nin bulunmadığı bir Kafkasya’da çok daha rahat hareket edebilir. Fakat bunun tam aksi bir gelişme daha muhtemel görünüyor. İran’daki rejimi sona erdirmeyi kafasına taktığı belli olan Bush yönetimi, bu ülkeyi çevreleme politikası izliyor. Bu amaçla, Kafkaslar’da Gürcistan ve Azerbaycan’da yeni askerî üsler kurma peşinde. Rusya’nın gösterdiği tepkilere aldırmayan ABD, belki de Azerbaycan’ın NATO üyeliği konusundaki ısrarlarını yürürlüğe koyacak ve önümüzdeki senelerde Kafkaslar’dan NATO’ya yeni bir üye kazandıracaktır.

OPEC sepet fiyati ne demektir?

OPEC sepet fiyatı petrol ihraç eden ülkeler organizasyonuna dahil ülkelerin uyguladığı fiyatlandırma mekanizması ile belirlenmiş ortalama fiyattır. Ortalama petrol fiyatı belirlenirken yedi farklı referans petrolün ortalaması kullanılmaktadır. Referans petrollerden altısı OPEC üyeleri tarafından üretilirken, yedincisi ise (Istmus) OPEC üyesi olmayan Meksika tarafından üretilmektedir. Referans petroller aşağıda gösterilmektedir :


Arabian Light (Arap hafif petrolü), Suudi Arabistan
Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri
Bonny Light, Nijerya
Saharan Blend, Cezayir
Minas, Endonezya
Tia Juana Light, Venezuella
Istmus, Meksika

Biobenzin nedir?

Biobenzin (gasohol) %90 kurşunsuz benzin ve %10 tarımsal kökenli (tahıl veya şekerkamışı) etil alkol (etanol) karışımıdır. Biobenzin kurşunsuz benzine göre daha yüksek oktanlıdır. Bunun yanında emisyon miktarı da kurşunsuz benzine göre daha düşüktur.

LPG nedir?

LPG (liquiefied petroleum gas - sıvılaştırılmış petrol gazı) çoğunlukla 3 ve 4 karbonlu (C3 ve C4) hidrokarbonları içeren ve düşük basınçlarda sıvılaşabilen gazları tanımlamakta kullanılan bir terimdir. Doğal haliyle LPG renksiz, kokusuz, toksik özelliği bulunmayan bir maddedir. Havadan daha yoğundur ve basınç altında sıvı halde depolanır. Kaçak oluşması durumunda kolayca farkedilmesi için içerisine kokulandırıcılar eklenerek kullanıma sunulur

Dogal Gaz ve Petrol Birbirinden Farkli Iki Madde midir?

Petrol ve doğal gaz, ayni tip hidrokarbon moleküllerinden oluşmuş, sırası ile sıvı ve gaz fazlarındaki akışkanlara verilen isimlerdir. Doğal gaz yeraltında yalnız başına bulunabileceği gibi, petrol rezervuarlarında gaz başlığı olarak ve/veya petrol içerisinde çözünmüş olarak da bulunur. Doğal gaz, çoğunlukla C1-C5 hidrokarbonlarından oluşurken, petrol içerisinde C1-C60+ (C60 ve daha ağır) hidrokarbonlar bulunur. Petrol içerisinde çözünmüş gaz, petrolün kuyuya akmasını sağlayan en önemli enerji kaynağıdır.

Dogal Gaz Nedir?

Doğal gaz; metan(CH4), etan(C2H6), propan(C3H8) gibi hafif moleküler ağırlıklı hidrokarbonlardan oluşan bir karışımdır. Yeraltında yalnız başına veya petrol ile birlikte bulunabilir. Petrol gibi doğal gaz da kayaçların mikroskopik gözeneklerinde bulunur ve kayaç içerisinde akarak üretim kuyularına ulaşır. Doğal gaz, yüzeyde ayrıştırılarak içerisinde bulunan ağır hidrokarbonlar (bütan, pentan.. vb) uzaklaşıtırılır. Doğal gaz, evlerimizde kullandığımız en temiz fosil yakıttır. Doğal gazın yanması durumunda karbondioksit, su buharı ve azot oksitler oluşur.

OPEC nedir?

Organization of Petroleum Exporting Countries kelimelerinin baş harflerinden oluşan OPEC sözcüğü, kısaca petrol ihraç eden ülkeler organizasyonunu betimlemek için kullanılır. OPEC'in kuruluş amaçlarından en önemlisi dünyada petrol fiyatlarını stabil hale getirmektir. 11 gelişmekte olan ülkenin katılımı ile oluşturulan organizasyonun üyeleri aşağıda verilmektedir :

Cezayir
Kuveyt
Suudi Arabistan
Endonezya
Libya
Birleşik Arap Emirlikleri
İran
Nijerya
Venezuella
Irak
Katar

Dunyada Petrol Tukenmekte midir?

Her yenilenemez enerji kaynağında olduğu gibi petrol rezervleri de sınırlıdır. Bununla beraber uzun yıllar yetecek petrol rezervleri mevcuttur ve yeni rezervler de yer altında keşfedilmeyi ve üretilmeyi beklemektedir. Gelişen teknoloji sayesinde petrol, derin deniz diplerinde ve yer içinin karmaşık yapıda olduğu bölgelerde dahi aranmakta, bulunmakta ve üretilmektedir. Yaygın olarak söylendiği gibi petrolün yaklaşık olarak 40 yıllık içerisinde tükeneceği varsayımı aslında yanlış bir anlamadan kaynaklanmaktadır (2002 yılı sonu dünya rezerv/üretim ortalaması 40.3 yıldır). Burada bahsedilen süre petrol şirketlerinin ellerinde tuttukları ekonomik olarak üretilebilir petrol rezervlerinin miktarından kaynaklanmaktadır. Yapılacak yeni keşifler ile artacak olan petrol rezervleri yakın gelecekte üretim/tüketim dengesini sağlayacak yeterliliktedir.

2002 yılı kaynaklarına göre bilinen rezervlerin yaklaşık 2/3 kadarına sahip olan Orta Doğu bölgesi, mevcut üretim miktarları korunduğunda ve yeni keşifler yapılmadığı varsayıldığında 86 yıl yetecek kadar petrol rezervine sahiptir. Kuzey Amerika'da ise bu oran yaklaşık 13 yıl kadardır

Petroller nasil siniflandirilir?

Ham petrolün kimyasal bileşimi oldukça karmaşıktır. Tipik bir ham petrol örneği, 18 farklı hidrokarbon ailesine ait yaklaşık birkaç bin kimyasal madde içerir. Petrolün içerdiği bileşenlerin tamamının detaylı analizi oldukça zordur. Petrolün yapısının bu derece karmaşık olması, basitleştirilmiş sınıflama tekniklerinin kullanılmasını zorunlu hale getirmiştir.

Yaygın olarak kullanılan bir sınıflama yöntemi petrolü parafin bazlı ve asfalt bazlı olarak ikiye ayırmaktır. Parafin bazlı petrollerden düşük sıcaklıklarda parafin adı verilen bir katı madde ayrışır. Parafin, asitlere karşı dayanıklı, eter, kloroform, karbon disülfit gibi kuvvetli solventler tarafından çözülemeyen bir katıdır.

Asfalt bazlı petroller, damıtma sonucunda artık olarak koyu renkli (siyah) bir katı faz oluştururlar. Asfalt, eter, kloroform, karbon disülfit gibi kuvvetli solventler tarafından çözülebilen bir maddedir

Petrolun Aranmasi

Petrolün içinde toplandığı kapanları (strüktürleri) arayıp bulmak, sondaj mühendisine kuyu açacak bir yer tespit etmek, petrol jeologlarına düşen bir görevdir. Zaten petrol jeolojisi demek, petrolün içinde toplandığı kapanları arayıp bulmak demektir. Petrol kapanları, birkaç yüz metre yeryüzüne yakın olabilecekleri gibi, binlerce metre derinliklerde de olurlar. Petrol kapanlarının yerüstünde, jeolojik metotlarla tespiti, her zaman mümkün olmaz. Jeofizik biliminden yararlanmak gerekir ve jeolog ile jeofizikçi müştereken çalışırlar. Jeofizik bilimi sayesinde yeraltı tabakaları ve bunların meydana getirdikleri kıvrımlar veya faylar endirekt (dolaylı) olarak tespit olunabilirler. Fakat hiçbir jeofizik aleti veya metodu, yerin derinliklerindeki petrolü doğrudan doğruya tespit edemez ancak, petrolün içinde bulunması ihtimali olan kapanları tayin edebilir. Fakat, petrol kapanı bulmak demek, petrolü bulmak demek değildir; petrolsüz kapanlar da bulunur ve bunlar çoğunlukta olur.

Jeofizik biliminin tatbik olunan ve son yıllarda çok geliştirilmiş metotları arasında bilhassa sismik, gravite ve elektrik metotları bulunmaktadır.

Aşağıdaki şekilde sismik metotla petrol aranması görülmektedir.

Tabakalar içinde suni surette meydana getirilen deprem dalgalarının özel aletlerle (jeofon) tespiti ve kaydı sayesinde mümkün olmaktadır. Suni deprem yapmak için de belirli miktarda dinamit patlatılmaktadır. Sismik dalgaları bazen şartlar müsait olursa, 5-6 bin metre derinlikteki bir tabakanın, petrol ihtiva etmesi mümkün bir kalker tabakasının, çok küçük bir hata ile, hangi derinlikte olduğunu ve tabakanın kıvrımlı (antiklinal--senklinal) olup olmadığını gösterebilir. Mesela petrol araması yapılacak bir yere komşu, kilometrelerce uzakta bir kumtaşı veya kireçtaşı tabakası varsa, ve bu da petrol haznetaşı olabilecekse; bu taktirde arama sahasında görülmeyen, fakat derinlerde olması muhtemel olan kumtaşı veya kalker tabakasını jeofizik metotlarla incelemek mümkündür. Petrol olup olmadığı ise, ancak yapılacak sondaj çalışmaları neticesi ortaya çıkacaktır.


Kısacası sahada yapılan jeolojik ve jeofizik çalışmaları neticesinde toplanan bilgiler değerlendirilir, bu değerlendirmeler sonunda, rezervuar teşekkülüne uygun şartların bulunduğu tespit edilen yerlerde sondaj yapılmasına karar verilir. Petrol bulunduğu bilinmeyen bir sahada yapılan ilk sondaja arama sondajı denir. Bunun dışında petrol bulunmuş sahalarda; sahanın boyutlarını tespit etmek ve sahanın üretimini artırmak için yapılan sondajlara ise üretim sondajı denir.


Dünyada petrol aramak için ilk sondaj 1859 yılında Amerika`da yapılmış ve 23 metre takriben 2 yıla yakın bir zamanda delinmiştir. Bu tarihten sonra sondaj tekniği ve sondaj makineleri süratle gelişerek bugünkü seviyeye ulaşmıştır. Bugün dünyada düşey olarak delinmiş en derin sondaj kuyusu( araştırma amaçlı) Rusya`da olup derinliği yaklaşık olarak 9.000 metre civarındadır. Türkiye`de ise en derin sondaj kuyusu Antalya civarında delinen Demre-1 kuyusu olup 6111 metredir. Bugün Türkiye’de petrol üretimi yapılan kuyuların ortalama derinliği 1350 metre ile 2500 metre arasında değişmektedir.

Petrolun Yeraltinda Bulunusu Veya Kapanlanmasi (Akumulasyon)

Anataş içerisinde meydana gelen petrol, zamanla üstüne yığılan yeni yeni tabakaların basıncı ve arz kabuğunda meydana gelen çeşitli hareketlerin etkisi altında, sıkışır ve daha bol gözeneği (porozitesi) bulunan taş ve tabakalara doğru harekete geçer. Pek çok fizik ve kimya olaylarının da rol oynadığı bu harekete <> veya migrasyon denir. Petrolün migrasyonu, artık daha ileri (yani daha müsait) bir yer bulamayıp ta toplandığı yere kadar devam eder. Petrol için <> yeri, petrolün, içinden sondaj yapılarak çıkarıldığı yerdir ve buraya haznetaşı denir. Ekonomik değerde petrol, ancak haznetaşından elde edilir. O halde iyi bir haznetaşı, çok petrol alabilen bir hazne demektir.

En iyi haznetaşı olarak kum, kumtaşı ve kalkerler bilinmektedir. Bu taşların içinde nispeten bol gözenekler vardır ve bütün bir taş hacminin bazen % 45 oranını teşkil ederler. Yani bu gibi ideal (porozitesi en fazla) taşlar içerisinde petrol toplanacak olursa, en fazla taş hacminin % 45 kadar petrol toplanır demektir. Halbuki gerçekte bu oran çok daha düşüktür. Örneğin; Günümüzde % 10-15 0ranında porozitesi bulunan kireçtaşları ve kumtaşları içinden petrol çıkarılmaktadır.

Porozitesi çok olan her taş veya kayaç her zaman iyi bir rezervuar taşı teşkil etmez. Örneğin; sünger taşının porozitesi bol olmasına rağmen boşlular arasında geçirgenlik (permabilite) olmadığı için iyi bir rezervuar taşı değildir. Kısacası iyi bir rezervuar taşı içerisinde bol gözenekleri olan ve bu gözeneklerin birbirleri ile bağlantıları olan taştır. Bir petrol rezervuarı üç kısımdan oluşmuştur. (1) Rezervuar taşı, (2) Rezervuar boşlukları veya porozitesi , (3) Rezervuar kapanı veya petrol strüktürü. Rezervuar taşı ve rezervuar boşluklarından yukarıda detaylı olarak bahsedildi. Şimdide petrol kapanı veya petrol strüktüründen bahsedecegiz.

Denizel menşeli sediman (tortul) tabakaları içinde meydana gelmiş olan petrolün, ekonomik bir değer taşıyabilmesi için, haznetaşları içerisinde toplanması ve hava ile temas etmemesi şarttır. Çünkü bu takdirde petrol okside olur, hafif kısımlar uçar, geriye asfalt kalır. Kalan bu petrolün yeryüzüne çıkartılması imkansız olur ki petrolcü dilinde buna ölü petrol denir. İşte petrolü toplu halde içinde tutan ve aynı zamanda koruyan özel yapılara strüktür adı verilir; bir nevi tabaka şeklidir.

Petrolün içinde toplandığı strüktür yapıları (petrol kapanları) iki yoldan meydana gelebilirler: Ya tektonik olaylar neticesinde veyahut ta stratigrafik (tabakalaşma) olayları sonunda.

Stratigrafik kapanların oluşu, denizlerin karalara hücum etmesi transgresyon veya geri çekilmesi regresyon olaylarıyla yakından ilgilidir.

Esas önemli kapanlar, tektonik oluşlu yapılardır. Bunları meydana getiren tektonik olaylardır ve arz kabuğunu kıvrımlı veya kırıklı (fay, horst, graben) hale sokarak, petrolün toplanması için bol gözenekli yapılar meydana getirmiştir.

Pek çok çeşitleri bulunan strüktür yapılarından en önemlileri şunlardır.

(A) Antiklinal kapanları (B) Fay kapanları (C) Tuz domları k

Petrolun Olusumu

Petrol eski deniz diplerine çöken hayvan ve bitkilerin üzerine tabii olaylarla yer tabakalarının yığılması ve meydana gelen bu havasız ortamda uygun, ısı, basınç altında bakterilerinde yardımı ile teşekkül eder. Bundan milyonlarca yıl önce mevcut kıtaların büyük bir kısmı denizlerle kaplıydı. Bugün denizlerde yaşayan bitkilerin o zaman yaşayan benzerleri, zaman zaman öldükçe tabaka-tabaka denizin çamurlu dibinde biriktiler ve bakterilerin etkisi ile çürümeye başladılar. Bir yandan da bunların üzeri tabaka tabaka çamur, kum, alüvyonla örtüldü. İşte tortul kütleler böylece meydana geldi. Bu tabakaların altında kalan hayvan ve bitkiler zamanla yağ damlacıkları ve gaz kabarcıkları haline geldiler. Yine milyonlarca yıl sonra yer kabuğunun hareket etmesi, kıvrılarak yükselmesi ile deniz altındaki karalar yükselip kıtaları meydana getirdiler. İşte bu hareketler esnasında, basınç altında kalan petrol, boşluklu ve geçirgen (porous ve permeable) ortamlara doğru göç etti ve Rezervuar dediğimiz bir yerde birikti. Petrolün içinde oluştuğu taşlara, petrolün anataşı adı verilir. En iyi anataşlar olarak; killi-kalkerli (marn) taşlarla, kalkerler (kireçtaşı) bilinmektedir. Petrol hiç bir zaman yer altında petrol havuzunda birikmez, toplanmaz veya birilerinin dediği gibi yer altında petrol denizi, petrol okyanusu yoktur. Yer altında rezervuar dediğimiz kumtaşları veya kireçtaşları içerisinde bulunur. Aşağıdaki şekilde normal bir petrol rezervuarı görülmektedir

Petrolun Kimyasal Ozellikleri

Petrol esas itibariyle birçok hidrokarbonların karışımından meydana gelmiştir. Ayrıca az miktarda azot (N), kükürt (S) ile, eser halinde de olsa metalik elamanlar mevcuttur.
Ham Petrolün Analizi

(C) karbon % 82.2 ile % 87.7 arasında

(H) Hidrojen % 11.7 ile % 14.7 arasında

(S) Kükürt % 0.1 ile % 5.5 arasında

(N) Azot % 0.1 ile % 1.5 arasında

(O) Oksijen % 0.1 ile % 4.5 arasında

Organik Madde % 0.1 ile % 1.2 arasında

Petrolun Fiziksel Ozellikleri

Petrol sıvı halinde genellikle kahverengi , koyu yeşil veya siyah renktedir. Yoğunluğu kimyasal bileşimine ve viskozitesine göre değişir. En hafif olarak bilinen bir Rus petrolünün özgül ağırlığı (Ö.A.) 0.650 gr/cm3 ve en ağır olarak bilinen bir Meksika petrolünün (Ö.A) ise 1.080 gr/cm3 dir. Bugün petrol endüstrisinde petrolün özgül ağırlığı yerine A.P.I. Gravite derecesi kullanılır. Petrolün özgül ağırlığı ile A.P.I. Gravite derecesi arasında ters bir orantı vardır. Gravite büyüdükçe yoğunluk küçülmekte ve petrolün kalitesi yükselmektedir. Gravite küçüldükçe yoğunluk artmakta ve petrolün kalitesi düşmektedir. A.P.I. Gravite derecesi ile Ö.A. arasında aşağıdaki formülde görüldüğü gibi bir ilişki vardır

141. 5

A.P.I. gravite derecesi = ----------------- - 131 .5

Ö.A. / 60 0F

Petrol genel olarak sudan hafiftir. Petrolü özgül ağırlığına veya A.P.I. Gravite derecesine göre 3 gruba ayırmak mümkündür

1. Hafif petrol …,özgül ağırlığı < 0.85…….., A.P.I. gravite derecesi > 30

2. Orta petrol …..,özgül ağırlığı 0.85--0.9…..., A.P.I. gravite derecesi 20--30

3. Ağır petrol …,özgül ağırlığı 0.9-- 1.0……, A.P.I. gravite derecesi 10--20

Petrol suda erimez; benzin, alkol, eter, aseton içerisinde erir. Petrol ile su az miktarda karışabilirler. Bilhassa petrol yataklarında petrol ile suyun kontak halinde bulunduğu yerlerde su ile petrol belirli oranda karışmış bir emülsiyon halinde bulunurlar. Petrolün viskozite değeri çok önemlidir. Çünkü bu değer petrolün özellikle boru hattı içerisinde akıcılık derecesini gösterir. Viskozite değeri yüksek olan bir petrol boru içerisinden zor akar, viskozite değeri düşük ise kolay akar

Halk Dilinde Petrol Nedir?

Petrol sözcüğü, Yunanca-Latince’de taş anlamına gelen "petra" ile yağ anlamına gelen "oleum" sözcüklerinden oluşmuştur. Her dilde aynı anlamı taşımaz. Petrol deyince, yalnız belirli bir yakıtı [ Benzin, Gazyağı, Dizel(motorin), Motor yağı, Fuel oil] değil, Doğal halde bulunan ve yeraltından çıkarılan HAM PETROL’Ü kastediyoruz. Petrol bir takım hidro karbonların karışımından meydana gelmiş olup, muayyen bir kimyevi bileşimi yoktur. Hidrokarbon dediğimiz ise, karbon ve hidrojenin uygun bileşimleriyle meydana gelen Metan, Etan, Propan, Bütan, v.s dir. Ancak bunlarda değişik kimyevi bileşimlerde olup değişik petrol tiplerini meydana getirirler. (örneğin: parafin bazlı, asfalt bazlı, petroller gibi).